Son günlerin önemli konusu olan “vize sorunu”nu bir aşk hikayesi üzerinden sinemaya uyarlayan filmin yapımcısı Deniz Şafak ile çekecekleri “Akasya Mevsimi” filmi hakkında Zaman’a açıklamalarda bulundu.
Nasıl çıktı bu “Akasya mevsimi”?
– Son 2 senedir üzerinde çalıştığımız bir projeydi. Bu projedeki sloganımız “Aşk Engel Tanımaz, sınırları insanlar çizer”. Bu anlayışından yola çıkarak, filmi izleyecek insanları zaman zaman eğlendirmey,, zaman zaman da hüzünlendirmeyi amaçlıyoruz. Günlük hayatta insanların “vize sorunu” yüzünden karşılaştıkları mağduriyet bir nevi ozgürlüklerinin kısıtlanması anlamına geliyor. Bu ülkeler arasındaki geçiş hakkını sağlayan Vize olayını, iki karakter üzerinden aşk temasını işleyerek “yaşayamadıklarını” anlatan bir film yapmaya karar verdik.
Sizin aşk hikayeniz diğer aşk hikayelerinden nasıl ayrılıyor?
– Bizim aşk hikayemiz yaşanan toplumsal olaylar ve insanların yaşadığı toplumsal sorunlar üzerinden anlatılarak, gerçeğe uyarlanıyor.
Neden vize sorunu üzerinden giden bir aşk filmi yapmaya karar verdiniz?
– Türkiye’nin çevresinde, tabiri caizse dokunsak uzanacağımız yakınlıkta adalar bulunuyor. Bu adalardakilerle kültürel bir bağımız olduğu halde aramıza vize duvarı örülüyor. Hepsinde yaşanmış veya yaşanmakta olan aşk hikayeleri mevcut. Ve hepsi filmde göreceğimiz sorunların en azından bir kısmı ile mücadele ediyor. Biz bir yandan bu isimsiz kahramanların sorunlarına tercüman olurken bir yandan da güzel bir hikaye ortaya koyalım dedik.
Projede kimler olacak? İsimleri alabilir miyiz?
– Film için bir çok sinema sanatçısı ile görüşmelerimiz devam ediyor. Fakat şuan için isim vermemiz pek uygun olmaz. Sadece şunu söyleyebiliriz; ortaya çıkacak cast herkes tarafından onaylanacak kalitede olacak.
Proje şuan hangi aşamada?
– Şuan filmin cast çalışmaları devam ediyor. 2 ay içinde castı tamamlayıp Ekim ayı içinde de çekimleri başlatmak istiyoruz.
Çekimleri nerelerde yapmayı planlıyorsunuz?
– Çekimleri Antalya Kaş ve Yunanistan’ın Meis (Kastellorizo) Adası’nda gerçekleştirmeyi planlıyoruz.
Filmde geçen karakterler hakkında bilgi alabilir miyiz?
– Kısaca bahsetmek gerekirse filmde “Rüzgar” adında delidolu basına buyruk ve kontrolü zor olan bir karakterimiz var. Rüzgarın genç yaşta babası vefat etmiş ve annesi ile Kaş’ta yaşıyor.
– Bir deniz çocuğu olan Rüzgar’ın tüm yaşamı denizle geçiyor. Meis Adası’nda ise, “Akasya” adında genç, güzel bir kızımız var. Kızımızın da annesi vefat etmiş, babası ve bir de köpekleri “kömür” ile yaşıyor. Bu karakterlerin buluşması ve birbirlerine aşık olması ise tamamen tasadüfi olaylar üzerine kurulu. İzleyenler karakterlerimizden çok etkilenecek. Buna emin olabilirsiniz…
Bu aşk hikayesinde mutlu son mu yoksa bir sürpriz mi bizi bekliyor?
-Bu soruyu geçiştirmek zorundayım çünkü finali izliyicilerin merak etmesini istiyoruz.
Her ne kadar aşk hikayesi olsa da temelde vize sorunu ve insanların önüne örülen engeller konu alınıyor? Vize meselesi de gündemdeyken filmin bu konuda ne gibi bir farkındalık oluşturacağını düşünüyorsunuz?
-Biz bu filmi yapma istememizin ana nedeni bu sorun üzerinden konunun muhataplarının dikkatini çekmek. Aslında bu işi çözmedikleri sürece insanların hayallerini zincire vurduklarının farkına varmaları. Ve günümüzün Global köy’e dönüşen dünyasında vize benzeri engeller anlamını yitirmiştir.
Filmde yüzyıllar boyu ortak bir tarihi paylaştğimiz iki toplumun arasındaki suni sorunlara bir çözüm aranıyor mu?
-Aslında ben sorun olduğuna inanmıyorum. Ben hiçbir yurt dışı seyahatimde insanların birbirleriyle sorunları varmış gibi iletişim kurduğuna sahit olmadım. Bilakis herkes birbirine hümanist ve güler yüzlü yaklaşıyor. Yani sorunları ve bu soylemleri siyasetçilerin ürettiğini düşünüyorum.
Projeye başlarken temelde amacınız ve sizi bu soruna yönelten nokta neydi?
-Ülkemizin sorunları arasında yeralan ve şuanda da hepimizin yakından müjdeli haberi beklediği bir dönemi yaşıyoruz. Vizelerin kalkması ve Avrupa’da Türk vatandaşlarının serbest dolaşım hakkına kavuşmalarına hiç olmadığımız kadar yakınız.
-Biz de böyle bir sorunu Aşk üzerinden seneryolaştırarak sinema sahnesine taşımak istedik .
İki toplum arasında kırılması çok güç gibi görülen bir önyargı var. Bunu aşmanın yolu sizce nedir?
-Sanat ve sinema, evrensel kalıcı ve ortak buluşma noktaları. Bu yüzden insanlar hala daha Charlie Chaplin izlediklerinde gülebiliyor ve aynı hisleri paylaşabiliyorlar. Bu bile sinemanın evrensel diline başlı başına bir örnek.
-Bundan yola çıkarak filmimizde ortak bir dilde buluşmayı ümit ediyoruz.