Her hafta Katarsis programında yepyeni isimler ağırlamaya devam eden uzman klinik psikolog ve yazar Gökhan Çınar, Katarsis X-Tra’nın bu haftaki bölümünde hayat hikayesiyle dinleyenleri şaşırtan ve duygulandıran Ayşe Tükrükçü’yi konuk ediyor.
Program esnasında Gökhan Çınar’ın sorularını yanıtlayan Ayşe Tükrükçü, babasının henüz bir yaşındayken Almanya’ya gidişini, bir süre sonra Almanya’ya gidişini ve 7 yaşındayken Antep’e babaannesinin yanına dönüşünü anlattığı bölümde çarpıcı cümleler kurdu. Dokuz yaşında küçücük bir kızken amcası tarafından 4 buçuk ay boyunca tecavüze uğrayan Ayşe Tükrükçü, göz yaşları içerisinde yaşadıklarını anlattı.
Almanya’ya döndüğünde ise öğretmeninin vücudundaki darp izlerini fark etmesiyle çocuk esirgeme kurumuna verilen Ayşe Tükrükçü, 11 yaşındayken Almanya’da çıktığı mahkemede amcasının yaptıklarını anlattığında, ailesinin kendisine inanmaması ve annesinden duyduğu ağır sözler ile ne kadar yalnız hissettiğini, ailesi ve annesinin kendisine sahip çıkmadığını ve kendisini ağır bir şekilde yargıladığını dile getirdi.
”Kadın olmanın yeri yok ama dul kadın olmanın varmış.”
İlk evliliğinde kocasının abisi tarafından dayak yiyen Ayşe Tükrükçü, karnındaki 6 aylık bebeğini köyün tuvaletinde düşük yaptıktan sonra ilk eşinden boşanarak memleketi Antep’e geri dönüşünü ve yaşadığı zorlukları anlatırken duygulandı. Dul bir adın olarak yaşadığı zorlukları dile getiren Ayşe Tükrükçü, mesleğini yanlış ve amacını farklı bildiği ikinci evliliğinden sonra genelev sürecini Gökhan Çınar ile paylaştı.
”Ben ölü müyüm yoksa sağ mıyım?”
İkinci eşi tarafından kandırılarak geneleve satılan Ayşe Tükrükçü, yaşadıklarını ve genelevden nasıl kurtulduğunu şu sözlerle anlattı: ” İkinci eşimle akraba ziyareti diye şehir şehir dolaştık. Diyarbakır, Adana, Mersin, Çorlu, Balıkesir, Eskişehir, Kütahya, Tekirdağ… Meğer beni pazarlıyormuş ama haberim yoktu. Mersin Genelevi’ne 240 milyon karşılığında beni sattı. En büyük hatam Türkçe okuma yazma bilmememdi. Boş kağıda imza attım ve satıldım. Bir günde 43 kişiye satıldım. İnsan ölüyle yatar mı? 15-16 yaşındaki çocuklara satıldım. Amcalar gelirdi, gitmeden önce ‘Kızım yapacak başka iş bulamadın mı?’ derdi. Kesici ve patlayıcı madde içeri sokulamaz yazardı kapıda. Peki, neden Damla’nın kafası bedeninden ayrıldı? Genelevden çıkacağım dediğim zaman şartlar çok zordu. 1996 yılında müşterim olan Ahmet’le evleneceğim zaman beni başka bir amaçla çıkarttığını bilmiyordum. ‘Aşık oldum, çıkartacağım seni.’ dedi. Mersin’de ev tuttuk. O dönem bir düğün yaptım. 13 metrelik duvağı olan bir gelinlik yaptırdım. Yarım günlüğüne gelin evi kapattım. Beş katlı pastam vardı. Gelinliğim normalde 49 bindi, ben onu 149 bin yaptırdım ki insanlar baktığında bir daha baksın istedim. Duvağım özeldi. Orkestra getirdim. 9 Mayıs 1996 yılında düğün yaparak genelevinden çıktım. Beş sene Ahmet’le evli kalırsan sicilin temizlenecek dendi. Kıbrıs’a tatile gidiyorum sandım ama Ahmet beni Kıbrıs’ta sattı, kandırıldım. Ben ölü müyüm yoksa sağ mıyım? Sen benim yaramı iyileştirebilir misin hocam?”
”Benim canım seninkinden çok yanmaz.”
Ayşe Tükrükçü, gözyaşları içerisinde sözlerine şu şekilde devam etti:” Sen benim çektiklerimi yok sayabilir misin hocam? Sen bizlerin neler çektiğini anlayabilir misin? Bizlere o kadar uzaksınız ki… Bizlerden duyduğunuz hikayelerden ve yaşantıdan her defasında size bir şeyler dahil etmiş oluyoruz. Bunu kitapta göremezsin. Biz çektiğimizi çok iyi biliyoruz. Ben ne kadar düşersem düşeyim benim canım seninkinden çok yanmaz. Seninki daha çok yanar. Çünkü biz düştüğümüzde dizlerimiz, ayaklarımız nasırlaşmış. Siz bizim yaramızı iyi edemezsiniz. Asla iyi olacak bir yara yok bizde. Saçımın teli kadar çektiğim olduğu için. Bir yerde bir şeyi hatırlayacağız ve onun acısını yine çekeceğiz. ”
” 81 vilayetin 81’inde ailem var.”
”6 sene önce Beyoğlu’nda bir mekanda çalışıyordum. Vücudum un çuvalı gibiydi ve çok ağrı çekiyordum. Neyim olduğunu bilmiyordum. Sırtımda yara vardı, deri dökülmesi vardı. Her yere gittim ama bir şey çıkmadı. En son Jinekologa gittim ve doktor şunu söyledi:’Çok mu uğraştın rahmini bu hala koymak için.’ dedi. Sende benim gibi günde 43 kişiyle beraber olsaydın seninki de benden farklı olmazdı dedim. Rahim kanseri olduğumu öğrendim. Moralin en iyi ilaç olduğunu biliyordum ve hep şunu söyledim: Bugün de yaşıyorum o halde yarın ne yapabilirim… İnsanlara soframı açtım, destek olmaya çalıştım, sokakta yaşayana yardım ettim. Fakat hep bir hasretim vardı: Olmayan ailem. Hata yapmışım. Çok uğraşmışım, insanlar değmeyenler için hep uğraşıyor. Şu an da bir ailem var, 81 vilayetin 81’inde de beni ailesi, ablası, kardeşi yerine koyan 81 tane kapım var. Her kapı milyona bedel. Bizi kaldırmak değil bizi taşımak önemli. ”
Ayşe Tükrükçü, beş sene önce sabahlara kadar ihtiyacı olanlara çorba dağıtmaya başladı ve Hayata Sarıl Lokantası’nı açarak evsiz insanlara yardım etmeye devam ediyor. Bundan sonrası için evsizler için Çamaşırhane ve duş alanı açacağını ve bir rehabilitasyon tedavi merkezi kuracağını söyledi.