Yapılan bir araştırmaya göre, çiftlerin boşanma için en çok başvurdukları aylar, sonbahar aylarına rastlıyor. Hatta, Türkiye’de de boşanma mevsimi sonbahar, Muğla ise boşanmanın en çok olduğu 2. İl olarak karşımıza çıkıyor. Konuyla ilgili olarak Bodrum CBT Psikoloji’den Psikoterapist & Çift Terapisti Aslı Seyithanoğlu şu açıklamaları yapıyor;
“Sonbahar sadece yazın sonu değil aynı zamanda bir çok evliliğin de sonu oluyor. Olası sebeplere baktığımızda; İlk olarak, çiftler yaz aylarının enerjisinin evliliklerini kendiliğinden tamir edeceğini düşünüyor ancak sonunda hayal kırıklığı yaşıyor.
Yaz, soğuk ve yorucu kış aylarının ardından tazelenme zamanıdır. Yıl boyunca evliliklerinde sorun yaşayan çiftler de yaz dönemini bu sorunlardan uzaklaşma ve ilişkilerinin tekrar canlanması ve yeni bir sayfa açmak için umut mevsimi olarak görür.
Öyle ya kim düşünmek, sorunların üzerinde çalışmak ister ki yaz mevsiminde? Tüm sene yorulmuş bedenler ve zihinler için şimdi tüm sorunları derin donduruculara kaldırıp, Ege’nin sularına, Güneş’in şifasına kendimizi ve ilişkimizi bırakma zamanıdır.
Ancak, ne yazık ki ümit edilen gerçek olmaz çünkü ilişkideki döngü ve dinamikler değişmediği için, yazın başındaki sorunlar yazın sonunda da aynen mevcudiyetini korumaktadır.
Bu da, bir çok çifti hayal kırıklığı içinde boşanma avukatının bürosuna götürür. Bahar başında ya da bir önceki sonbaharda bilgi almak için gidilen avukatlık bürosuna yeni adli yılın başlamasıyla bu sefer dava açmak için giden çok çift mevcut.
2018 TÜİK istatistiklerine göre, Türkiye’de boşanmaların %39’unun ilk 5 yıl içinde, gerçekleştiği göz önünde tutulursa, belkide evliliğin en başında bir çok yeni evli çift, ilişkilerinin henüz balayı evresindeyken yazdan beklediklerini bulamamış, başka bir yol denemeden direkt boşanma yolunu seçmektedir.
Diğer bir sebep; yaz dönemi aynı zamanda beraber geçirilen aile zamanında artış demektir. Bu da evlilikteki problemlemlerin iyiden iyiye gün yüzüne çıkmasına sebep olur.
Yılın geri kalan kısmında, gündelik hayatın yoğunluğu ve rutinleşmiş doğası ilişkideki problemleri gölgede bırakabilmektedir. Kimsenin, evlilikteki sorunlarla uğraşmaya ne zamanı, ne enerjisi yoktur. Göz ardı etmek, halı altına süpürmek hayat koşuşturması içinde daha kolay olmaktadır.
Özellikle çocuklu çiftlerde bu daha çok geçerlidir. Yaz aylarında ise beraber geçirilen zamandaki artış, hassas dengedeki evliliklerin daha çok aşınması ve bağların kopma noktasına gelmesine sebep olabilmektedir.
Çocukların düzeni bozulmasın;
Bazı çiftler ise, okul döneminde bu haberi çocuklara vermemek ve düzenlerini değiştirmemek için okul yılı sonunu bekler. Ama bu sefer de yapılmış tatil planları, düğün dernek, bayramlar aile ziyaretleri vardır. Böyle dönemde kime ne açıklama yapılır ki? Ayrıca, aile olarak bir anı daha biriktirmek herkese iyi gelebilir düşüncesiyle de ayrılıklar sonbahar mevsimine ertelenebilmektedir.
Boş Yuva Sendromu
Bazı çiftler ise, çocuklarının liseyi bitirmesi ve üniversiye gitmesini bekler boşanmak için. Ağustos ve Eylül aylarında onları üniversiteye yolladıktan sonra “boş yuva sendromu” (empty nest syndrome) dediğimiz durum ortaya çıkar. Çiflter, birbirleriyle ve ertelenen sorunlarıyla başbaşa kalmışlardır. Ve o kadar çok beklenmiştir ki, artık ilişki de kurtarılamayacak noktadadır. Ertelenen boşanma kararı için düğmeye basma zamanı gelmiştir. Örneğin, bir danışan çiftim bana geldiklerinde boşanmak için 8 yıldır beklediklerini belirtmişlerdi, büyük olanı göndermişler şimdi küçük olanın gitmesini bekliyorlardı.
Son olarak, evliliği bitirme nedenlerinde ilk üçte yer alan “aldatma” yaz dönemlerinde artış gösterir. Bunu direkt boşanma sebebi gören çiftler için, yine adli yıl başlar başlamaz mahkemeye gitmek kaçınılmazdır.
Peki çözüm ne?
Bizim önerimiz, ne ilişkinizin kaderini mevsim dönüşümlerine bırakın, ne sorunlarınızı görmezden gelerek halı altına süpürün, ne gereksiz uzun süreler, bir şey yapmadan bekleyin. Teker patlamadan ilişkinize sahip çıkmak için proaktif olun.
Araştırmalar, bir çiftin, profesyonel destek almak için evliliğinde sorunlar baş göstermeye başladıktan sonra
6 yıl beklediğini söylüyor. Oysa, 6 aydan fazladır ilişkinize özgü sorunlar sizinle beraber ise harekete geçmek için doğru zamandır.
Ne gibi sorunlar derseniz?
İletişiminiz gün geçtikçe zayıflıyorsa; Çatışma konuları artıyor ancak çatışmaları yönetme yeteneğiniz azalıyorsa; İlgi, şefkat duyulma, anlaşılma, onaylanma gibi temel ihtiyaç ve arzularınız cevapsız kalıyorsa; Cinsel uyum sorunlarınız artıyorsa; Eleştiri/şikayet, hor görme, içine kapanma, duvar örme, savunmaya geçme/karşı saldırma gibi davranışlar gündelik dilinizi oluşturmaya başladıysa; Duygusal ulaşılabilirliğiniz ve yakınlığınız azalmaya, aranızdaki mesafeler artmaya ve paralel yaşamlara kayma başladıysa;
Aldatma/aldatılma, yalan gibi güven duygunuzun kökten sarsıldığı bir süreçte iseniz; Duygusal/fiziksel ve ekonomik şiddet oluşmaya başladıysa;
Genişletilmiş aile, ebeveynlik ya da sosyal çevre ile ilgili sorunlar yaşıyorsanız;
Hazan mevsimlerinin hüzün mevsimlerine dönüşmemesi dileğiyle….Sevgi ve sağlıkla…”