Abushe Omo Vadisi, Güney Etiyopya’nın Jinka kentinde yaşıyor. 8 yaşında. Diğer çocuklar gibi sokaklarda dolaşıyor, arkadaşlarıyla futbol oynuyor. Kaldırımları kendi stadyumları haline getirmişler ama bankalar ve dükkan sahipleri tarafından sürekli kovalanıyorlar.
Kendisi için çok büyük gelen palyaço balığı desenli sarı tişört giyinmiş Abushe’ye hiç kimsenin dikkatini çekmiyor ama gözlerindeki pırıltıyı yakalarsanız inanılmaz mıknatıs gibi renkleri sizi olduğunuz yere mıhlıyor.
Eğer bölge sadece birkaç ziyaretçinin uğradığı çok kuytu bir yerde olmasaydı insanlar bunu melezleşmenin etkilerine bağlayabilirdi ama Abushe, Waardenburg sendromundan muzdarip.
Bu sendromun özelliklerinden birisi gözler arasındaki anormal mesafe Abushe’de çok fazla değil ama daha çok irislerin pigmentasyonu (renklenmesi). Bu durumun tüm kıtalarda her 300,000 doğumdan birisinde görüldüğü düşünülüyor. Etkileri ise bu küçük Etiyopyalı gibi kara derili birisi için çok çarpıcı.
Afrika’da kalıpların dışında kalmak genellikle aşağılanmaya ya da daha kötüsü zulüm görmeye hatta tırnakları, parmakları ya da elleri şans getireceğini düşünen işadamlarına ya da politikacılara bir servet karşılığı satılan albinoların başına geldiği gibi suç oluşturan ritüellerin kurbanı olmaya kadar gidebiliyor.
Abushe’nin babası ölmüş ve annesi onu yetiştirmek için mücadele ediyor.
Günde 1.5 Euro karşılığı çalışmak için aylarca Jinka’dan saatlerce uzaktaki bir çiftlikte kalıyor. Okul için ayda 5 euro ödedikten sonra da elinde kalanla zar zor geçiniyor.
Bu yüzden Abushe’ye anneannesi bakıyor. Abushe bir gece yangın çıkana kadar geleneksel kulübeleri ağaç, kerpiç ve samandan yapılma “tukul”da yaşıyordu. Tukulların ortasında yemek pişirmek, böcekleri savmak ve geceleri ısınmak için bir ocak bulunuyor.