Müzisyen, yorumcu ve vokal koç Emre Yücelen’in “Emre Yücelen Şan Dersi” adlı YouTube kanalında yayınlanan “Emre Yücelen ile Stüdyo Sohbetleri” programına katılan; pop müzik sanatçısı Buray; müzik kariyerinden eserlerine, çalıştığı ülkelerden Eurovision ulusal final tecrübesine kadar tüm sorulara samimiyetle cevap verdi.
“Harçlığımı çıkarmak için köprüaltında müzik yaptım ama ticari şarkı yapmadım”
Buray; müziğinin ticari kaygı taşıyıp taşımadığına dair sorulan soruya “pop müzik üretirken sıfır ticari kaygı hissediyorum. Ben müziği para için yapmıyorum. Ev kiramı, elektriğimi, suyumu, ödeyeyim, harçlığımı çıkarayım yeter. Ben köprüaltında çaldım. Günde elli kuruş attılar onları biriktirdim. Tabiri caiz ise eşek gibi yoğun bir tempoda çalışıyorum ama maddi bir beklenti için değil. Şu sound tutar, şu kelime tutar kaygısı gütmeden içimizden geldiği gibi, hiçbir taslağa uymadan; Gözde (Ançel) ve Buray’ın özünü yansıtıyoruz.” şeklinde yanıt verdi.
“Önceleri yaptığım şarkılarda ismimi yazmalarını istemezdim”
Kıbrıs’taki üniversite yaşamından sonra, İngiltere’ye master programı için giden; daha sonra da İspanya’da otellerde önce animatör sonra müzisyen olarak çalıştığını anlatan Buray; “Avustralya’da bestelerinin sözlerine imzasını atan Gözde Ançel ile tanışmasını da anlattı. “Ben gitarist olarak cafede çalışırken, Gözde o cafeye çalışmaya geldi. Bestecilik ve şarkıcılık yönünden bahsetti. Şarkı sözlerinde inanılmaz bir hikaye anlatımı vardı. Benim kompozitörlük tarafımı edebiyatı ile doldurdu. Müzikte birbirimizi tamamladık. Eksik parçalarımızı doldura doldura birlikte şarkılar üretmeye başladık. Beraber ilk “Unutmuş Çoktan” şarkısını yaptık. Şarkı iki hafta içinde Ferhat Göçer’e iyi bir paraya satıldı. Birlikte çalışmaya başladık. O zamanlar jazzcı olarak popüler şarkıların altında ismim geçsin istemedim. Birkaç şarkıdan sonra telif haklarından ücret alabilmek için ismimin yazılmasına onay verdim. Müzik bir yerden sonra ticarete dönmek zorunda kalıyor. Müziğimde sanat sanat içindir felsefesini taşıyorum. Bu sebeple bunun bir dengesini buldum ve bakkal müziği üretmeden; içime sinen müzikleri yapmayı başardım. Gözde ile çok iyi bir denge – uyum yakaladık. Avustralya’da sadece Gözde ile müzik yaparak, oradaki diğer müzisyenlere oranla daha iyi ve mutlu bir hayatım oldu. Gözde ve Candaş Örnek’in teklifi ile bir albüm yapmam istendi. altı ay Avustralya’da altı ay Türkiye’de yaşa dediler. Daha önce Türkiye’de gitarist olarak önemli isimlerin orkestrasında çalışmıştım ama kötü bir tecrübe olarak kalmıştı. Otuz yaşımda bir albüm yapmam gerektiğine karar verdim. Sony’den albüm çıkarmak kariyerim için de iyi olacaktı. Atladığım uçağa geldim. “İstersen” albümü çıktı, “Sen sevda mısın?” şarkısı patladı. altı ay için geldiğim Türkiye’den bir daha Avustralya’ya geri dönmedim. Üç yıldır İstanbul’dayım. Ekibimle çok mutlu ve keyifli çalışmalar yapıyoruz. Henüz yolun başındayız.” dedi.
“Müzikte 1 numaram Londra”
Çalıştığı dört ülkeden hangisinin müzik yaşantısı ve kariyeri için iyi olduğu sorusunu ise “Londra müzikte 1 numaramdır. Müzik yaşamı için çok opsiyonu var.” şeklinde yanıtladı.
“Eurovision’da Türkler adına yarışmak istiyorum”
Eurovision 2004 Güney Kıbrıs ulusal final tecrübesi üzerine gelen bir soruya Buray; “Yirmi yaşındayken katıldım. O dönemlerde Kuzey Kıbrıs ve Güney Kıbrıs arasında barış rüzgarları esiyordu. Rum Kesiminden prodüktör Aristos Moschovakis bir “Boy Band” kuralım teklifi ile geldi. Peter Andre ve George Michael ile çalışmış tecrübeli bir isimdi. 3 Güney Kıbrıs’lı ve Benim ile birlikte iki Kuzey Kıbrıs’lı şarkıcıdan oluşan “United” Barış Grubu ile Eurovision Ulusal Finaline katıldık. Ön elemeyi geçtik ve ilk 10 da yer aldık. Siyasal gelişmelerden ve referandumdan ötürü bir şekilde birinciliği kaçırıp Eurovision’a katılamadık. Bizim gönlümüzde müzik vardı. Siyaset bizim için önemli değildi. Belki de katılmamamız iyi oldu. Çünkü ben bir Türk olarak Türkiye’yi temsil etme amacım var. Bir gün Eurovision’da Türkler adına yarışmak istiyorum” şeklinde cevap verdi.