DEVA Partisi lideri Babacan, siyasetin gündeminde olan ‘Kürt sorunu’ tartışmalarıyla ilgili konuştu. Babacan, “Çocukların oynadığı alanlarda panzerler geziyorsa, yoğunlukla Kürt vatandaşlarımızın yaşadığı şehirlerde belediyelere kayyumlar atanıyorsa, ülkemizde hâlâ ana dili hakkı tartışılıyorsa bir mesele var demektir” dedi.
Demokrasi ve Atılım (DEVA) Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, partisinin Eyüpsultan İlçe Kongresinde konuştu. Burada önemli açıklamalarda bulunan Babacan’ın gündeminde iktidarın ekonomi politikası, fahiş fiyat denetimleri ve ‘Kürt sorunu’ tartışması yer aldı.
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Kürt sorununu HDP’yle çözebiliriz” şeklindeki ifadesiyle başlayan ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Yok Kürt sorununu çözmektir, yok şudur, yok budur… Türkiye’de böyle bir sorun yok. Biz bu işi çoktan çözdük, aştık, bitirdik” açıklamasıyla süren tartışmaya DEVA Partisi lideri Babacan şu sözlerle katıldı:
“Bu iktidar, Kürt meselesini diriltti. Konunun özü bu. Eğer bu ülkede çocukların oynadığı alanlarda, panzerler geziyorsa, bir mesele var burada. Yoğunlukla Kürt vatandaşlarımızın yaşadığı şehirlerde, belediyelere kayyumlar atanıyorsa, burada bir mesele var. Türkiye’de hâlâ ana dili hakkı tartışılıyorsa bir mesele var. Koskoca bir ülkede, yılda ancak birkaç Kürtçe öğretmeni atanıyorsa, kadına karşı şiddetle mücadelede İçişleri Bakanlığı’nın geliştirdiği uygulamada beş yabancı dil varken Türkiye’de en çok konuşulan ikinci dil yoksa ortada bir mesele var. Bu meselenin adı Kürt meselesidir. Kürt meselesinin çözüm adresi meşru demokratik siyasettir.”
Babacan’ın konuşmalarından öne çıkanlar şöyle:
“Bugün İstanbul’daki ilk kongremizi Eyüpsultan’da gerçekleştiriyoruz. Kongremizin demokrasi mücadelemiz için hayırlı olmasını temenni ediyorum.
Memlekette adalet aramayan hiç kimse kalmadı. Herkes adalet arıyor, ama herkes… Gelir dağılımında adalet var mı? Yok. Kötü yönetimin yoksullaştırdığı halkımız adalet arıyor. ‘Barınamıyoruz’ diyen gençler, ‘Yaşamak istiyoruz’ diyen kadınlar, ‘Geçinmek istiyoruz’ diyen işsizler, işçiler ve umutsuzluğa sevk edilen gençler… Herkes adalet arıyor.
ÖĞRETMEN ATAMALARI
Başka kimler adalet arıyor biliyor musunuz? Öğretmenler adalet arıyor. Öğretmen atamalarının son halini herhalde görmüşsünüzdür. Bu iktidar KPSS’nin girildiği seneleri birbirlerine harmanladı. 2020’deki sonuçlarla 2021’deki sonuçları aynı sepete attılar ve iki seneyi tek atama için değerlendirmeye karar verdiler. Bu daha önce kendi yayınladıkları kararnameye de aykırı üstelik. Kendi koydukları hukuku çiğneyerek yaptılar. Farklı şartlarda yarışa girenleri aynı listede beraber sıraya soktular. Bu engelli koşu yarışında biliyorsunuz bir de mülakat engeli var.
Hem üniversitelerdeki kontenjanları artırıp hem de bu bölümden mezun olanların atamasını yapmamak kabul edilebilir değil. Gençlerin umudu sizin oyuncağınız değil. Atamaları acil ihtiyaca göre dağıtın. Ücretli öğretmenlik ile yan yolları istismar etmekten artık vazgeçin.
İKTİDARA SORUN BEĞENDİREMİYORUZ
Bugünkü iktidarın çok kötü bir huyu var. Kendilerine bir türlü sorun beğendiremiyoruz. Vatandaş ‘Evime ekmek götüremiyorum’ diyor ‘Abartma, al keyif çayı iç’ diyor. Halk ‘Kiralar yüksek diyor, ‘Abartılacak bir sorun yok’ diyor. Öğrenciler ‘Barınamıyoruz’ diyor, ‘Algı operasyonu’ oluyor. ‘Burs parası yetmiyor’ deniliyor, ‘Neyinize yetmiyor, gözünüze, dizinize dursun’ diyorlar.
Döviz alıp başını gitmiş, enflasyon fırlamış ne yapıyor, sorumluluğu üzerine aldığı yok, fahiş fiyatlarla mücadele edeceğim diyor. Fahiş fiyat dediği kim? Esnaf. Bakıyoruz kendilerinde hiç suç bulmuyorlar.
Bu iktidarın bir ‘Haftanın Düşmanı’ panosu var. Oraya bir hafta Anayasa Mahkemesini yazmışlar, bir başka hafta yazıyorlar ‘Ey Avrupa’ diyorlar. Bakıyorsunuz bir hafta sağlık çalışanları düşman oluyor, bazen patates, soğan depoları… Bazen pazarcı esnafı, bir Kanal İstanbul’u istemeyenleri yazıyorlar panoya bir de üniversite öğrencilerini.
HAFTANIN DÜŞMANI FAHİŞ FİYAT ETİKETLERİ
Ama bakın Sayın Erdoğan çok ilginç bir şey yapmış. Önceden ‘Haftanın Düşmanı’ panosunu teker teker dolduruyordu, bu defa topluca bazı zincirleri, marketleri, kasapları, hepsini toplamış, fahiş fiyat etiketi diye panonun tamamını bu hafta etiketlerle doldurmuş. Haftanın düşmanı fahiş fiyat etiketleri.
Esnafın, çiftçinin maliyeti artmış, elektrik parası artmış, gübre ikiye üçe katlamış, A’dan Z’ye her şeye zam gelmiş ve bakıyoruz bu zamların temelinde ne var; yüksek döviz kurları var. Döviz kurunu kontrolünü sen kaybet, A’dan Z’ye bütün maliyetler artsın, ondan sonra vatandaşla esnafı karşı karşıya bırak, suçluyu esnaf olarak göster. Bu ülkedeki fiyatların artışının sebebi belli; döviz kuru.
KURDAKİ SIÇRAYIŞ A’DAN Z’YE ZAM OLARAK DÖNECEK
İşte ne oldu geçen gün yanlış bir adım attılar tekrar sıçradı değil mi? Ne olacak bu kurdaki sıçrayış, dönecek dolaşacak A’dan Z’ye her şeye zam olarak geri gelecek. Etiketi yazan vatandaşımız mı kuru sıçrattı?Merkez’in para politikasını bizin manavımız, kasabımız mı yönetiyor ya? Bütün yetkiyi tek elinde toplayan Cumhurbaşkanı’nın kendisi değil mi?
KÜRT MESELESİ İÇİN PAPATYA FALI AÇMAYA GEREK YOK
Kürt meselesi var mı, yok mu diye papatya falı açmaya gerek yok. Kürt meselesinin olup olmadığını merak edenler, bu soruyu bu ülkede yaşayan Kürtlere sorabilirler. Krizlerin ortağı Bahçeli ikide bir bu lafı ediyor. Şöyle bir çıksın Şemdinli’de, Bağlar’da dolaşsın, Cizre’nin çarşısında yürüsün. Ondan sonra Ankara’ya gelip ‘Böyle bir sorun yoktur’ diye tekrar etsin de göreyim.
TÜRKİYE SİZİN ÖFKE DOLU DİLİNİZDEN BIKTI
Sayın Bahçeli, Türkiye sizin öfke dolu dilinizden bıktı. Bağırıp çağırıp durmanızdan bıktı. Biraz sakin olun ya. Oturduğunuz yerden ahkam kesmekten kolay bir şey yok. Ülkeyi biraz gezin, görün. Merak etmeyin, biz ülkemizi çok seviyoruz. Ülkemizi sizin zihniyetinize bırakacak göz yok bizde. Biz bu ülkeyi sizin nefretinizden korumaya kararlıyız. Biz bu ülkeyi sizin ayrıştırıcı, ötekileştirici dilinizden korumaya kararlıyız.
KURDUN YANINDA FARKL, KUZUNUN YANINDA FARKLI
‘2005’teki sözümün arkasındayım’ diyor. Sadece oradakilerin anlayacağı şekilde, adeta şifreli bir şekilde, eski konuşmasına referans veriyor. Artık kimden korkup çekiniyorsa onu anlamak çok zor değil. Diyarbakır’da, Dicle’nin kenarındaki kuzuyu hatırlıyor. Ankara’da kurdun yanı başında hepsi buharlaşıyor, demiştim. Tam dediğim gibi oldu. Üç gün New York’ta ne diyor? Aradan iki ay geçmiş, Dicle’nin kenarındaki kuzuların yanında değil, Ankara’da kurtların yanına gelmiş. ‘Böyle bir sorun yok’ diyor. Durum kurdun yanında farklı, kuzunun yanında farklı. İki ayda yön değiştiriyor.
KÜRT MESELESİNİN ÇÖZÜM ADRESİ MEŞRU DEMOKRATİK SİYASET
Bu iktidar, Kürt meselesini diriltti. Konunun özü bu. Eğer bu ülkede çocukların oynadığı alanlarda, panzerler geziyorsa, bir mesele var burada. Yoğunlukla Kürt vatandaşlarımızın yaşadığı şehirlerde, belediyelere kayyumlar atanıyorsa, burada bir mesele var. Türkiye’de hâlâ anadili hakkı tartışılıyorsa bir mesele var. Koskoca bir ülkede, yılda ancak birkaç Kürtçe öğretmeni atanıyorsa, kadına karşı şiddetle mücadelede İçişleri Bakanlığı’nın geliştirdiği uygulamada beş yabancı dil varken Türkiye’de en çok konuşulan ikinci dil yoksa ortada bir mesele var. Bu meselenin adı Kürt meselesidir. Kürt meselesinin çözüm adresi meşru demokratik siyasettir.
Vatandaşlarımızın analarından emdikleri ak süt kadar helal olan bütün haklarını koşulsuz, pazarlıksız, müzakeresiz derhal tanımak zorundasınız. Tüm ayrımcı uygulamalarla mücadele edeceğiz. Eşit vatandaşlık ilkemizden asla sapmayacağız. Her vatandaşımı birinci sınıftır, başka sınıf yoktur. Ayrıştırıcı zihniyet bu ülkenin beka sorunudur.”