Astrobiyologlar, yaşam belirtilerini Dünya’ya en yakın gezegenlerde ve uydularında aramayı öneriyor.
Sputnik, Güneş Sistemi’nde Dünya dışı varlıklarla karşılaşmanın en muhtemel olduğu yerleri okurları için araştırdı.
VENÜS’ÜN ATMOSFERİ
İngiliz bilimciler, Venüs gezegeninin yüzeyinden 51-65 kilometrelik yüksekteki boşlukta canlıların bulunabileceğini düşünüyor. Oradaki hava ısısının 20 ila 65 derece olduğunu tespit eden bilim insanları, atmosferin yüksek oranda sülfürik asit içeren su buharından oluştuğunu öğrendi ve bu tür ortamlarda sülfürle beslenen ekstremofil bakterilerin yaşayabileceğini ileri sürdü.
Ekstremofiller dünyadaysa sıcak yeraltı su kaynakları, oksijensiz depolar, sürekli donmuş toprak gibi yaşam için en uygunsuz olan koşullarda yaşıyor. Bazı mikroplar güneş enerjisinin yardımıyla asimile ettikleri inorganik maddelerle beslenmeye adapte olmuş durumda. Enerjilerini fotosentez yolu ile elde eden bir bakteri dalı olan Siyanobakterilerse 70 dereceye kadar sıcaklıklarda hayatta kalabiliyor.
Venüs’te belki daha önce sıvı okyanuslar ve biyosfer vardı, ancak daha sonra sera etkisiyle gezegen kuru ve steril bir çöle dönüştü. Oradaki toprakta yaşamın olma ihtimali çok düşük fakat bu gezegende canlıların yaşayabileceği tek yer, atmosferindeki bulutlar. Örneğin Mesophilic Deinococcus radiodurans bakterileri 10 Kilo Gray değerinde radyasyonda dahi hayatta kalabiliyor, Thermococcus gammatolerans ise 88 derece sıcakta üreyebiliyor ve 3 Kilo Gray ışınlanmaya dayanabiliyor.
MARS’TAKİ YERALTI OKYANUSU
Birçok bilim insanı Mars ve Dünya’nın 3-4 milyar yıl önce birbirine benzediklerini ve her ikisinde de bol su olduğunu tahmin ediyor. Mars’taki korunan araziye bakılırsa oradaki okyanus, periyodik olarak nemle takviye edilen bataklık bir ovaydı ve orada 2.3×107 kilometre küp su birikimi olabileceği hesaplandı. Bu suyun 3’te biri buharlaştı, 3’te biri kutuplardaki buz şapkalarını oluşturdu, 3’te birlik bir kısımsa yerin altında buz şeklinde kalmış olabileceği düşünülüyor.
Genç Mars’ın iklimi Dünya’dakine benzemiyordu, soğuktu. Fakat NASA’dan bilim insanları, Kızıl Gezegen’in yaşamın beşiği olabileceğini tahmin ediyor.
Okyanus ve göllerin kuruması, yaşamın yok olduğu anlamına gelmiyor. Bazı yaşam türlerinin atmosferden ya da topraktan nem çekme kabiliyetinde oldukları biliniyor. Ayrıca, beş milyon yıl önce Mars’ta yaşam için uygun koşullar vardı. O zaman gezegenin yörüngesinin eğimi 45 dereceydi, bu da kutupların şimdiye göre iki kat daha fazla güneş ısısı aldığı anlamına geliyor, neredeyse Dünya’nın kutup bölgeleri gibi.
Mars’ın kutuplarındaki şapkalar artık erimiyor, fakat 5 milyon yıl önce şimdiki Antarktika’yı andırıyordu. Antarktika’da sürekli don toprakların olduğu dağ vadisinde bulunan örnekler, Phoenix uzay aracının Kızıl Gezegen’de keşfettiği örneklerle benzerlik gösteriyor.
Antarktika’daki vadide mikroorganizmalar bulundu. Laboratuarda umanlar, çoğunun uyku halinde olduğu çeşitli türleri hayata uyandırabildi.
SATÜRN’ÜN YÖRÜNGESİNDEKİ BUZ OKYANUSU
Satürn’ün büyüklük bakımından 6. Gezegeni Enceladus, 40 kilometre kalınlığında buzla kaplı. 2011’de yüzeyinde bulunan 5 kilometre kalınlığındaki buz tabakası altında, tam 65 kilometre derinliğindeki okyanusun içinde kimyasal tepkimeler tespit edildi. 2011’de Cassini uzay aracı, uydunun üzerinde gayzer patlamaları tespit etti. Bilim adamları buzun altında bir tuzlu okyanus olduğunu tahmin etti. Bu demektir ki uydu, iç ısı kaynaklarına sahip. Hesaplamalara göre okyanustaki su sıcaklığı, yüzeyde eksi 170 derece olmasına karşın 26 derece olabilir.
Sıcak ve tuzlu okyanus, yaşamak için uygun bir yer. Uzay radyasyonundan koruyan şeyse buz zırhı. Bu zırh, güneş ışınlarını da içeriye bırakmıyor, ancak bu kritik bir durum değil çünkü çoğu mikrop karanlıkta da yaşayabiliyor.