Yaz tatilinin verimli geçirilmesinin bedenen ve ruhen dinlenmeyi gerektirdiğini belirten uzmanlar, 3-4 günlük kısa tatillerin daha fazla stres oluşturduğuna dikkat çekiyor.
Yaz mevsiminin özellikle çalışanlar için tatil anlamına geldiğini belirten Psikiyatri Uzmanı Dr. Mahir Yeşildal, tatilin verimli geçirilmesini, bedenen ve ruhen dinlenmek gerektiğini söyledi
Tatilin süresi çok önemli
Yeşildal, tatil süresinin iyi dinlenmek için çok önemli olduğunu belirterek şunları söyledi:
“3 gece 4 gün bir tatil köyünde kalmak tatil yapmak demek değil, beynimizin tabiri caizse resetlenebilmesi için, yıl içerisindeki stresi atabilmesi, kendini yenileyebilmesi ve yeni bir yıla hazırlanabilmesi için ortalama en az 10 günlük tatile ihtiyaç var, 10 günün altındaki tatillerde yeterince dinlenilemez. 4-5 günlük bir tatil sonrasında aslında yeterince dinlenemeden iş başı yaptığımızı fark ederiz. O nedenle bu süreye dikkat etmek gereklidir. 3-4 günlük tatillerin kişiye pek katkısı yok, 10 günün altındaki tatiller çok efektif değil. Tatilde dinlenmeye özen göstermek gerekiyor. Eğleneceğim diyerek geceyi iki saatlik uykuyla geçirirseniz bu da tatil olmaz. Ofisinize, okulunuza ya da işinizin başına döndüğünüz zaman geçen yılın stresine ek olarak yeni bir stres de eklenmiş olur.”
Herkesin tatil anlayışı farklı
Yaz tatilinde psikolojik olarak rahatlamak ve dinlenmek için kişilerin sevdikleri ve hoşlandıkları şeyleri yapmasını öneren Dr. Yeşildal, bunun da kişiden kişiye değiştiğini ifade etti:
“Kişi neden hoşlanıyorsa onu yapar. Kimileri deniz ve kumu sever. Bazıları tatili hamakta uzanıp kitap okumak ve uyumak olarak değerlendirir. Bazıları köyüne gider köyünde akrabalarıyla beraber bağ bahçe işleriyle uğraşır. Bu onlar için bir tatildir. Çocukluk anıları, akraba ziyaretleri, uzun zamandır görmediği kişileri ziyaret etme de bir tatil yöntemidir. Bazı insanlar kültür turlarından hoşlanırlar. Saatlerce Barselona’da yarım kalmış bir kiliseye bakmak onları zihinsel olarak rahatlatabilir.”
Tüketim kültürünün pompaladığı bir tatil anlayışı
Tüketim kültürünün pompaladığı bir tatil anlayışı olduğunu ifade eden Dr. Mahir Yeşildal, “Bu tatil anlayışına göre ailelerin yılın belli zamanlarında havuza denize gitmeleri bir yerde dinlenmeleri gerekiyor oysa böyle bir şey yok. Kişi nasıl dinlenebilecekse, toksinlerini, stres hormonlarını nasıl atabilecekse o şekilde bir tatili tercih edebilir” dedi.
Açık büfe kültürü stresi artırıyor
Tatilde beslenme tarzındaki değişikliklerin ruh sağlığına da etkiler yaptığını belirten Yeşildal, şu tavsiyelerde bulundu:
“Klasik dayatılan tatil anlayışında açık büfe kültürü var ki o da stres artıran bir başka unsur. Çünkü biz artık bazı şeyleri çok net biliyoruz ki beslenme ile ruh sağlığı birbiriyle çok alakalı. Bağırsaklara ikinci beyin ya da duygusal beyin denmesinin en önemli nedeni bu. Tatil dönemlerinde ne oluyor? Normal beslenme alışkanlıklarının dışına çıkılıyor. Çoğu zaman yağda kızartılmış ızgara ve yemekler yeniyor, bu da floranın bozulmasına yol açıyor. Tatilden döndükten üç dört gün sonra ishal ve bulantı şikayetiyle hastaneye gitme vakalarına rastlanır. Dolayısıyla tatile gidildiği zaman tüketilen gıdalar ve beslenme şekline dikkat edilmesi ve çok fazla rutinin dışına çıkılmaması gerekiyor.”