‘Yüzdeki kahverengi lekeler sistemik bir hastalığın parçası olabilir.’
Medicana Kadıköy Hastanesi dermatoloji uzmanı Prof. Dr. İnci Mevlitoğlu,özellikle güneş ışığına çok fazla maruziyet ile ortaya çıkan kahverengi cilt lekelerinin yaygın bir şekilde görüldüğünü belirterek “Yüzdeki kahverengi lekeler genetik yapı, hormonal uyarılar, ultraviyole maruziyeti, ilaçlar, geçirilen deri hastalığı gibi nedenlerle ortaya çıkıyor” dedi.
Lekelerin sistemik bir hastalığın da parçası olabileceğine dikkat çeken Prof. Dr. Mevlitoğlu, lekelerin teşhis edilmesinin çok önemli olduğunu açıkladı ve şunları söyledi: “Lekeler 1 milimetre çapından başlayarak birkaç santimetreye kadar değişik büyüklüklerde olabilir. Çocukluktan itibaren olan yaz aylarında kahverengiliklerde artış olanlar çil olarak adlandırılır. Sarışın, kızıl saçlı ve beyaz tenlilerde daha sık rastlanır. Eğer lekeler daha ileri yaşlarda ve aşırı güneş ışığı maruziyeti sonrası ortaya çıktıysa güneş lekesi adı verilir. Güneş lekeleri en tehlikeli deri kanserlerinden biri olan melanom gelişimi açısından sıkı takip edilmelidir. Ayrıca gebelik ve güneş ışığı etkisi ile oluşan melazma ve cildin tahrişi veya geçirilen bir deri hastalığı sonrası oluşabilen lekeler mevcuttur.”
“Melazma genetik bir hastalıktır”
Genetik yatkınlığı bulunan kişilerde görülen melazma hastalığının kadınlarda daha sık görüldüğünü belirten Prof. Dr. Mevlitoğlu, melazmaların alın, şakaklar, elmacık kemiklerinin üstü, dudak üstü gibi yerlerde görüldüğünü söyledi ve “Melazma gelişiminde gebelik, doğum kontrol ilaçları,güneş ışınları önemli faktördür. Gebeliğin 3. ayından sonra görülebilir. Ayrıca karaciğer – safra yolu hastalıkları, tiroid hastalıkları, hormonal nedenler de melazmaya yol açabilir. Ultraviyole melazmayı tetikleyen ve arttıran, şiddetlendiren en önemli faktörlerden biridir. Melazmada tiroid fonksiyonlarında bozukluğa normalden 3-4 kat daha fazla rastlanmaktadır” dedi.
“Tedavisi sabır isteyen zor bir hastalıktır”
Melazmanın tedavisinin çok güç ve sabır isteyen bir hastalık olduğunu belirten Prof. Dr. Mevlitoğlu, “Melazma tedaviye zor yanıt verebilen ve de sık tekrarlayabilen bir hastalıktır. Tıbbi tedavinin yanı sıra altta yatan nedenlerin araştırılıp tedavi edilmesi veya mümkün olduğunca bu faktörlerden uzak durulması gerekmektedir. Melazmada doktor- hasta iletişimi, sabır çok önemlidir. Uygulanan tedavilerle cilt daha hassas ve de lekeye yatkın hale gelir. Güneş koruyucular tüm yıl boyunca günlük kullanılmalıdır. Ayrıca geniş kenarlı şapkalar ve şemsiye gibi önlemler de alınmalıdır. Tedavide bölgesel kullanılan renk açıcı ajanlar (hidrokinon, retinoik asit, kortikosteroid, azelaik asit, kojik asit, askorbik asit), kimyasal soyma tedavisi, kryoterapi, lazer uygulamaları mevcut yöntemlerdendir” dedi.
“Koyu ten renkli kişilerde daha sık görülüyor”
Postinflamatuvar hiperpigmentasyonun deride hasarlanma veya inflamasyon sonrasında ortaya çıktığını söyleyen Prof. Dr. Mevlitoğlu, koyu ten rengine sahip kişilerde daha sık rastlandığını belirtti ve şunları açıkladı: “Alerjik reaksiyonlar, yanıklar, çeşitli deri hastalıkları, mekanik hasarlanmalar, ilaç reaksiyonları deride pigment fazlalığına yol açarak lekelenmeye neden olabilir. Lazer, görünür ışık cihazları, radyofrekans cihazların kullanımından sonra ortaya çıkabilir. Tetrasiklin gibi antibiyotikler, epilepsi ilaçları, 5 florourasil gibi bazı anti kanser ilaçları yeni pigmentasyona yol açabilecekleri gibi var olanların da koyulaşmasına yol açabilirler. Tedavisi güç ve uzun sürelidir. Kullanılan tedavi ne olursa olsun beraberinde düzenli olarak güneş koruyucuların kullanılması tedavinin en önemli özelliğidir.”