Her insanın gelişim sürecinin başlangıcı olan çocukluğunda, yetişkinliğinde ya da yaşlılık döneminde yaşamın getirdiklerinden kaynaklı kaygı ve korkularının olması doğaldır.
Ancak bu korkuların yaşam kalitesini düşürecek ve günlük yaşamı etkileyecek derecede etken olması kişinin toplumdan kendisini soyutlamasına kadar olumsuz sonuçlar doğurabilir.
Korkular yaşanılanlardan, çevresel faktörlerden ya da öğretilerden ortaya çıkabilir. Önemli olan korkuların varlığı ile yaşamayı öğrenmektir.
Korkularınızın hayatınızın akışını engellememesi, kaygıya dönüşmemesi ve yaşam enerjinizi düşürmemesi olması gerekendir.
Korkularınızın olması sizi tetikleyecektir, ancak korku seviyesinin endişe ve kaygıya dönüşmesi olumlu tetikleyici olmaktan çok olumsuzluklara yol açacağının bilinmesi gerekir. Korkularınız var olmalı ama hayatınızın kontrolünü ele geçirecek kadar etkin olmamalı.
Gelecek kaygısı ve hastalıklar
Yaş ilerledikçe, sorumluluklar ve sosyal kimliğinizde yüklendiğiniz görevler arttıkça korkular da doğru orantılı olarak artış gösterecektir.
Aile olmanın ve ailenin geçiminin sağlanmasından kaynaklı sorumluluklar ile özellikle çalışma hayatında olma zorunlulukları, çocukların varlığı gelecek korkusunun kolaylıkla kaygıya dönüşmesine yol açacaktır.
Sorumlulukların bilincinde olarak günlük yaşamın devam ettirilmesi, korkuların varlığının reddedilmeden kabul edilmesi, gelecek kaygısının yaşamı etkilemesinin önüne geçebilecektir.
Bununla birlikte aile olarak sorumlulukların paylaşılması da korku ve kaygı derecesini azaltacaktır.
İlerleyen yaşlarda sağlıkla ilgili sorunlarla yüzleşmek ve onlarla yaşamaya alışma sürecinde hasta olma korkusu ve hastalıklar sebebiyle ortaya çıkan ölüm korkusu baş gösterecektir. Kişinin yaşamındaki her yenilik, her değişim yeni bir korkunun kapısını aralayacaktır.
Korkunun başarıya dönüşmesi mümkündür
İş yerinde yüksek sorumluluk, korkuya dönüşebilir. Önemli olan bu korkuyu tetikleyici olarak değerlendirerek çalışma şevkini artırabilmek ve korkunun başarıya dönüşmesi için maksimum çaba göstermek gerekmektedir.
Aile ve çocuk sorumluluğu gelecekten korkmaya yol açmakla birlikte, mevcut korku kaygıya dönüşmeden değerlendirilmeli, aile içindeki bireylerle durum paylaşılarak korkularla yüzleşilmeli ve geleceğe birlikte umutla bakılması sağlanabilmelidir.
Özellikle sevdiklerini kaybedenlerde hasta olma korkusu psikoloji günlük yaşamı etkileyecek kadar yüksek seviyelere çıkabilmektedir.
Kişilerin kendilerini kontrol altında tutmaları, günlük yaşamın getirilerini zevk alarak yapmaları ve kendilerine zaman ayırabilmeleri mevcut korkuların azalmasında en büyük yardımcıdır.