10 yıllık müzakerelerin ardından dünya açık denizleri korumak için tarihi bir anlaşmaya vardı. New York’taki BM genel merkezinde 40 saate yakın süren görüşmelerin ardından varılan ‘Açık Deniz Anlaşması’ deniz doğasını korumayı ve iyileştirmeyi amaçlıyor. 2030 yılına kadar denizlerin yüzde 30’unu koruma altına alıyor.
Birleşmiş Milletlerde (BM), açık denizlerde biyolojik çeşitliliğin korunması için yıllar süren görüşmelerin ardından anlaşma sağlandı. Anlaşmaya, New York’ta iki haftadır yürütülen Hükümetlerarası Konferansın 5. Oturumu’nun ardından BM binasında son iki gündür yaklaşık 40 saat süren kesintisiz müzakereler sonucunda varıldı.
Yaklaşık 20 yıldır üzerinde çalışmalar yürütülen anlaşma, ülkelerin ulusal deniz yetki alanlarının ötesindeki biyoçeşitliliği korumayı amaçlıyor. Denizlerin yaklaşık üçte ikisini kaplayan bu alanda iklim değişikliği, aşırı avlanma ve nakliye trafiği gibi hususların biyoçeşitlilik üzerinde olumsuz etkisi bulunuyor. Anlaşma bu bölgelerde balıkçılık faaliyetlerine kısıtlamalar getirirken, aynı zamanda deniz mayınları, deniz ulaşım yolları ve keşif faaliyetlerine de sınırlamalar getirecek.
İklim değişikliğiyle mücadele bağlamında önemli bir adım olarak değerlendirilen anlaşmaya ilişkin BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, “Tüm tarafları tebrik ediyorum. Şimdiki ve gelecekteki nesiller için daha güvenli, sağlıklı, dayanıklı ve verimli bir okyanus için birlikte çalışmaya devam edeceğimiz günleri iple çekiyorum.” ifadesini kullandı. BM’de anlaşmanın resmi olarak kabul edilmesi bekleniyor. Bunun ardından imzaya açılacak anlaşmaya, BM ülkeleri taraf olup olmayacağına karar verecek. Müzakereler, finansman ve balıkçılık hakları konusundaki anlaşmazlıklar nedeniyle yıllarca ertelenmişti.
Okyanusların korunmasına ilişkin son uluslararası anlaşma, 40 yıl önce 1982’de imzalanmıştı. Uluslararası Doğayı Koruma Birliği’ne (IUCN) göre, küresel deniz türlerinin en son değerlendirmesinde, yaklaşık yüzde 10’unun yok olma riski altında olduğu saptandı. Anlaşmada belirlenen bu yeni korunan alanlar, yüzeyin 200 m veya daha altındaki bir deniz yatağından mineraller alındığında, ne kadar balıkçılık yapılabileceğine, nakliye yollarının güzergâhlarına ve derin deniz madenciliği gibi keşif faaliyetlerine sınırlar koyacak.