İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun hakkında açılan soruşturma kapsamında İstanbul Adalet Sarayı’nda verdiği ifadenin ayrıntıları ortaya çıktı. İmamoğlu İfadesinde, “Asıl tehdit, ‘Turpun büyüğü heybede’ diyerek yargıya müdahale edenlerdir. Bu sözlerle yargı mensuplarının bağımsız çalışamayacağı itiraf ediliyor.” dedi. İmamoğlu, savcılık ifadesinde kendisine yöneltilen suçlamaları reddederek, soruşturmanın hukuki değil siyasi saiklerle açıldığını belirtti.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, hakkında başlatılan iki ayrı soruşturma kapsamında bugün İstanbul Adalet Sarayı’nda (Çağlayan Adliyesi) ifade verdi. Soruşturma kapsamında İmamoğlu’na “terörle mücadele eden kişileri hedef göstermek”, “yargı görevi yapanı, bilirkişiyi veya tanığı etkilemeye teşebbüs”, “adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs” ve “tehdit” suçlamaları yöneltildi.
İBB Başkanı’nın ifadesi, avukatları Kemal Polat, Mehmet Pehlivan ve Nusret Yılmaz eşliğinde tamamlandı. Çağlayan Adliyesi çevresinde geniş güvenlik önlemleri alınırken, CHP’liler ve destekçileri adliye önünde toplanarak İmamoğlu’na destek verdi.
İMAMOĞLU: BU SORUŞTURMA TALİMATLARLA AÇILMIŞTIR
İmamoğlu, savcılık ifadesinde kendisine yöneltilen suçlamaları reddederek, soruşturmanın hukuki değil siyasi saiklerle açıldığını belirtti.
“Bugün burada bulunmamın nedeni, hukukun değil talimatların egemen olduğu bir düzenden kaynaklanmaktadır” diyen İmamoğlu, kendisinin halk tarafından seçilmiş bir belediye başkanı olduğunu ve demokratik haklarını kullandığını vurguladı.
Hakkındaki suçlamaların 20 Ocak 2025 tarihinde yaptığı bir paneldeki konuşmasına dayandırıldığını belirten İmamoğlu, sözlerinin çarpıtıldığını öne sürdü.
“Benim sözlerimde tehdit ve hedef göstermek yoktur” diyen İmamoğlu, açıklamalarının ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini söyledi:
“Biz senin evlatlarını bile bu muamelelerden kurtarmak için seni yöneten aklı bu milletin zihninden söküp atacağız. Söküp atacağız ki senin evlatlarının kapısına birileri dayanmasın… senin evlatlarını sabahın köründe evinden kimse almasın… Söküp atacağız ki senin dahi yuvana, çocuklarının geleceğine huzuru temin edelim.”
Bu sözlerinin hukuksuz uygulamalara yönelik bir eleştiri olduğunu ifade eden İmamoğlu, “Beni tehdit etmekle suçlayanlar, aslında hukuksuzluklarının ortaya çıkmasından korkanlardır” dedi.
“ASIL TEHDİT, YARGIYA MÜDAHALE EDENLERDİR”
İmamoğlu, bağımsız yargının siyasetçiler tarafından baskı altına alınmasının esas sorun olduğunu belirterek, “Asıl tehdit, ‘Turpun büyüğü heybede’ diyerek yargıya doğrudan müdahale edenler tarafından yapılmaktadır.” dedi.
Kendisinin hukukun üstünlüğünü savunduğunu belirten İmamoğlu, Türkiye’de bağımsız ve tarafsız bir yargının inşa edilmesi gerektiğini vurguladı.
“Ülkenin en büyük partisinin bir belediye başkanı olarak, iktidara geldiğimizde kurulacak düzende hukuka güven olacak, yargıya güven olacak, yargı bağımsız ve tarafsız olacak, kötü ve intikamcı zihniyete son verilecek, ülkeye adalet gelecek.”
Yargının siyasi hesaplaşmaların aracı haline getirildiğini öne süren İmamoğlu, mahkemelerin iktidarın etkisiyle hareket ettiğini iddia etti.
“Türkiye, liyakatli savcıların ve hâkimlerin onurlu ülkesidir.” diyen İmamoğlu, hukukun yeniden bağımsız hale gelmesi için mücadeleye devam edeceklerini söyledi.
“ÜZERİME ATILI SUÇLAMALARI REDDEDİYORUM”
Soruşturma dosyasındaki delilleri değerlendiren İmamoğlu, yaptığı konuşmada hiçbir şekilde tehdit veya hedef gösterme olmadığını, yalnızca adaletsizlikleri eleştirdiğini belirtti.
“Hakkımda açılan bence bu siyasi soruşturmanın cevabını millet sandıkta verecektir. Soruşturma konusu olan konuşmamda kimsenin onur, şeref ve saygınlığını zedeleyecek bir ifadede bulunmadım.”
“Benim sözlerim, hukuksuzluğu eleştirmekten ibarettir ve anayasal bir hak olan ifade özgürlüğü kapsamındadır.”
İmamoğlu, “Benim yaptığım eleştiriler, hukukun üstünlüğüne olan inancımı ve bağımsız yargının gerekliliğini ortaya koymaktan ibarettir.” diyerek ifadesini tamamladı.
İmamoğlu ifadesinde şunları kaydetti:
”Üzerime isnat olunan suçlamaları anladım. Malum 20/01/2025 tarihinde yapmış olduğum bir paneldeki konuşmada sarf ettiğim söylemlere dair Re’sen soruşturma açıldığını öğrendim. Konuya ilişkin beyanımın aynen şu şekilde geçmesini istiyorum. Bugün burada bulunmamın nedeni, hukukun değil talimatların egemen olduğu bir düzenden kaynaklandığını düşünmekteyim. Şöyle ki ben, ‘Hak yemem ama hakkımı da yedirmem’ diyerek seçilmiş bir kişiyim. Ve sözümün eriyim. İsnat edilen suçla bağlantılı olarak dediğim şeyler belli, burada da tekrar ediyorum: Biz senin evlatlarını bile bu muamelelerden kurtarmak için seni yöneten aklı bu milletin zihninden söküp atacağız. Söküp atacağız ki senin evlatlarının kapısına birileri dayanmasın… senin evlatlarını sabahın köründe evinden kimse almasın… Söküp atacağız ki senin dahi yuvana, çocuklarının geleceğine huzuru temin edelim. Bizim derdimiz bu. Biz, hukukun talimatla değil, evrensel ilkelerle işleyeceği bir gelecek için gece gündüz çalışıyoruz. Çocuklarımız da gelecek kuşaklar da adaletin sıcaklığıyla huzur ve güven içinde uyuyabilsinler diye.
”BENİM SÖZLERİMDE TEHDİT VE HEDEF GÖSTERMEK YOKTUR”
Resmi davet yazısıyla ifade vermeye pekala davet edilebilecek olan CHP Gençlik Kolları Genel Başkanımızın kapısına gün doğmadan çok sayıda polisle birden gidilmesini eleştirirken, bir abi – bir baba şefkatiyle sarf ettiğim sözlerimi tehdit olarak görmek, bağımsız yargıyı, gerçek adaleti tehdit olarak görmek demek olduğunu düşünüyorum. Kanaatimce, benim bu sözlerimden ancak yargı üzerindeki hakimiyetini kaybetmekten korkanlar tehdit algılayabilir. Benim sözlerimde tehdit ve hedef göstermek yoktur. Benim yaptığım ifade özgürlüğüdür. Ve ifade özgürlüğü anayasal bir haktır. İfade özgürlüğü, adli makamlara ve onların işleyişine yönelik eleştirileri de kapsar. Demokratik düzenin bir gereği olarak uğradığımız haksızlıkları milletimizle paylaşmak; yaşanan usulsüzlükleri eleştirmek ve bu uygulamaların ‘hukuka güvene’ zarar verdiğini dile getirmek ne zamandan beri tehdit sayılmıştır?
”BENCE ASIL TEHDİT ‘TURPUN BÜYÜĞÜ HEYBEDE’ DİYENLERDE”
Ülkenin en büyük partisinin bir belediye başkanı olarak, iktidara geldiğimizde kurulacak düzende ‘hukuka güven olacak, yargıya güven olacak, yargı bağımsız ve tarafsız olacak, kötü ve intikamcı zihniyete son verilecek, ülkeye adalet gelecek ve kimse sabah erkenden inzibat marifetiyle derdest edilip götürülmeyecek’ demek, ne zamandan beri tehdit sayılmaktadır? Bence asıl tehdit ‘Turpun büyüğü heybede’ diyerek yargıya doğrudan müdahale edenler tarafından yapılmaktadır. Yine bence ‘Turpun büyüğü heybede’ diyerek hedef gösterenler, bu sözleriyle bir yandan da yargı mensuplarının bağımsız ve tarafsız çalışamayacaklarını deşifre etmektedirler. ‘Yargı üzerindeki tüm baskıları kaldıracağız, asla yargıya talimat vermeyeceğiz, baskı uygulamayacağız’ sözünü veren bir yöneticiyi tehdit olarak gören akıl, milleti tehdit olarak görüyor demektir. Çünkü bağımsız yargı millet adına karar verir. Bağımsız yargı da milli iradenin bir parçasıdır.
“TÜRKİYE, LİYAKATLİ SAVCILARIN VE HAKİMLERİN ONURLU ÜLKESİDİR”
Türkiye, liyakatli savcıların ve hâkimlerin onurlu ülkesidir. Bu ülke, hırsızların, yolsuzların, yetim hakkını yiyenlerin karşısına dikilen milletin öz evladı olan hukukçulardan yanadır. Yine onlar, bizim iktidarımızda bağımsız olarak çalışabileceklerdir ve ‘bırakın adalet yerini bulsun, isterse kıyamet kopsun’ diyebileceklerdir. Bence yargıyı, siyasi çıkarlar için araç hale getirenler günü gelecek, hukuk önünde gerçek bir muhasebeye tabi tutulacaktır. Bu bizim sözümüzdür. Bu yine belirttiğim gibi, halkın adalet talebinin karşılığıdır. Yargıyı araçsallaştıran siyasiler er meydanına çıkıp mertçe yarışmak yerine, böyle yollara başvurmaktan vazgeçmesini istiyorum. Herkes kendini milletin ferasetine teslim etsin. Çünkü millet büyüktür! Şu da unutulmasın hiçbir baskı, hiçbir tehdit, halkın adalet mücadelesini durduramayacaktır. Bu düzen güçlü bir hukuk devleti olma yönündeki mücadelemizle arzu ettiğimiz hedefe ulaşacaktır. Bu yöndeki inancımız tamdır. Aynı zamanda hukukun talimatla değil, evrensel ilkelerle işlemesinin sağlamak için elimizden gelen mücadeleyi vereceğiz.
“ÜZERİME ATILI SUÇLAMALARI KABUL ETMİYORUM”
Bizim saikimiz, bu milletin evlatlarını şafak operasyonlarıyla gözaltına alanlar ve her muhalif sesi hukuksuz bir biçimde mahkum edenler yaptıkları adaletsizliğin zerresini bile göremeyecekleri bir ortam tesis etmektir. Bu israf ve yağma düzeni yalnızca hukuku değil, emekçinin ekmeğini, gençlerin umudunu, milyonların alın terini de çaldığını düşünüyoruz. Bu düzen depremde, yangında zorda kalan insanlarımızın canını aldı. Biz buna asla teslim olmayacağız. Bu büyük millet, adaletin yeniden tesis edildiği günleri mutlaka görecektir. Ve hakkımda açılan bence bu siyasi soruşturmanın cevabını millet sandıkta verecektir. Yüce milletime arz ederim. Soruşturma konusu olay olan ve ‘Bak Başsavcı sana söylüyorum’ şeklinde devam eden konuşma içeriğinde kimsenin onur, şeref ve saygınlığını zedeleyecek söylem ve hitap içerisinde bulunmadım. Kimsenin kendisi veya yakınlarına zarar verebileceğinden bahisle bir söz sarf etmedim. Ve aynı şekilde herhangi bir kimseyi hedef haline getirebilecek bir durum içerisinde yer almadım. Böyle bir hareket ve eylem içerisinde bulunmam mümkün değildir. Üzerime atılı suçlamaları kabul etmiyorum.”
AVUKATLAR: SORUŞTURMA HUKUKSUZDUR
İmamoğlu’nun avukatları da soruşturmanın hukuki dayanaktan yoksun olduğunu savundu.
Avukatı Mehmet Pehlivan, “Bu soruşturma, İmamoğlu’nun ifade özgürlüğüne müdahale niteliğindedir ve hukuk tekniği açısından yargısal taciz anlamına gelmektedir.” diyerek, kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmesi gerektiğini belirtti.