Erkan Can ve Cem Davran, Özge Tezcan’ın sorularını Mudanya’da yanıtladı.
Tiyatro sevdasını Mudanya sokaklarında anlattılar
Erkan Can&Cem Davran
Tiyatro denilince akla gelen ilk isimlerden olan Erkan Can ve Cem Davran, bu hafta pazar sohbetlermizin konuğu oldu. Can ve Davran, tiyatroya olan tutkularını ve sahneye dair yeni arayışlarını gazetemize anlattı.
“Bezirgan” adlı oyun için Mudanya’ya gelen Erkan Can ve Cem Davran ile oyunu oynayacakları Uğur Mumcu Mudanya Kültür Merkezi’nin önünde buluştuk. Buluştuğumuz gibi kısa bir Mudanya turuna çıktığımız usta isimlerle yolda yürümek epey zor oldu. Hayranlarının fotoğraf ve tanışma isteklerini geri çevirmeyen ikilinin Karadeniz fıkralarına konu olacak söylemlerine de şahit oldum. Tiyatro için ellerinden geleni yapan usta isimler, çok yakında ekrana döneceklerinin de müjdesini verdi. Tiyatro üzerine yapmış olduğumuz röportajı güzel bir selfie’yle sonlandırdık. Sizleri Erkan Can ve Cem Davran ile baş başa bırakıyorum.
“Bezirgan” adlı oyun için Mudanya’dasınız. Uzun zamandır oynuyorsunuz değil mi? Bu kaçıncı oyun?
Cem Davran: Bezirgan’ı 150 civarında oynadık. Belki geçmiştir bile.
Mudanyayı nasıl buluyorsunuz?
C.D: Mudanyaya çok geldik zamanında, özellikle Erkan Bursalı o daha çok iyi bilir buraları. Hem tarihi dokusu çok hoşuma gidiyor benim hem de kenarında deniz varsa bizim orada ruhumuz kaynar.
İstanbul’un yoğun temposundan kaçıp buralarda yaşamak ister miydiniz?
C.D: Ben isterdim aslında.
Erkan Can: Ben buralıyım zaten. Ama denizin olduğu yerde her türlü yaşarım.
Belki de emeliliğinizde sizi buralarda daha sık göreceğiz.
C.D: Bizde emeklilik yok ki. Zaten emekliyiz. Son nefesimize kadar sahnede olacağız.
Sizleri ekranda son dönemde pek fazla göremiyoruz. Bunun özellikle bir sebebi var mı?
E.C: Denk gelmedi uzun zamandır kafamıza göre bir proje. Bu birazcık daha iyi oluyor aslında, tiyatroya vakit ayırabiliyoruz bu sayede. Yeni tiyatroya başlıyoruz, onun provalarındayız. Kader kısmete bıraktık bu işleri ama ileride olmayacak diye de bir şey yok. İstediğimiz, hoşumuza giden bir şey olursa ekran da olacaktır.
C.D: Yakın zamanda var projeler ama imzalar atılmadan dillendirmek istemiyorum.
Bu belki de bir döngü. Günümüzde bir çok dizi reyting kurbanı oluyor ve bu sürede tiyatronun parladığını görüyoruz.
E.C: Tiyatro bir dönem kayboldu. Televizyon seyircisi ekranda gördüğünü tiyatroda da görmek istiyor. Biz bunu avantaja çeviriyoruz. Hiç tiyatroya gitmemiş insan bile gidiyor o zaman. Biz bunu dönüştürmeye çalışıyoruz.
C.D: Her işte olduğu gibi bu işte de sahte ve sahici var. Oyuncu bir diziye giriyor, tutmuyor mesela. Hemen tiyatro aşkı geliyor. Halbuki bu o dönem işsiz kaldığı için. Bizimki başka bir şey. Nefes nefese ölümle sonuçlanacak bir süreç. Biz de dizi çektiğimiz de aynı tempoda tiyatroya devam ettik. Biz tiyatrocu olup da dizi yapanlardanız.
Tiyatroda insanlar daha çok isme gidiyor. Sizce de bu böyle mi?
E.C: Evet biraz öyle. Hatta tavsiye ediyorum buradan dizilerdeki iyi isimlerin tiyatro yapmalarını. Hem dizi hem tiyatro ikisi birden gayet iyi gidiyor.
C.D: Biz geçenlerde Yozgat’a gittik. 16 yıldır tiyatro gitmemiş oraya. Tıklım tıklımdı salon. İyi isim olmanın elbette etkisi var ama biz orada tiyatro izleyenleri kazandık. Başka tiyatrocu arkadaşlar tanınsın tanınmasın gidebilir. Biz aramıza genç almaya çalışıyoruz. Gençlerin önünü açmayı seviyoruz. Eskiden hocalarımızın söylediği bir söz vardı. ‘Tiyatro vitrindir’ derlerdi. Dizide de iyi olmak istiyorsan tiyatroya ihtiyacın var.
Dizilerin Çalışma koşulları çok ağır değil mi?
C.D: Çok fazla ağır. Benim dizi yapmayacağım dediğim zamanların bir sebebi de bu çalışma koşulları. Evet benim dayanma gücüm var dayanıyorum dizi yapmadan ama ihtiyacı olanlar yapmak zorunda. Ama o şartlar da düzelecek. Dünya değişiyor çünkü.
Güzellik yarışmalarından, modellikten gelen oyuncularla kültür çatışması yaşıyor musunuz?
E.C: Yok yaşamıyoruz. Oradan bir sürü oyuncu çıktı. Eğer oyunculuğu kafaya takarlarsa gerçekten bu işe gönül verirlerse oralardan da iyi oyuncular çıkıyor.
İki usta isim… Oyunculukta birikimlerini aktaracak mı genç nesile?
C.D: Başladık aslında buna. İstanbul halk tiyatrosu oyunculuk atolyesi açıyoruz her yıl. Bunu fazla anons etmiyoruz. Sadece internetten duyuruyoruz. İki ayrı salonda bu kursları veriyoruz. Dillendirmemiş halimizdeki bu yılki başvuru sayısı 930 kişiydi biz onu 50 kişiye indirdik. Yeni dönemde kendi salonumuzda yapacağız. Bu sayıyı biraz yükselteceğiz.
Bursa’da da açarsınız belki bir kurs?
C.D: Bize çok fazla talep geliyor. Ankara, İzmir vs… Bu biraz isimle iş çekmek oluyor. Ama bizim istediğimiz bu değil. Ticari kaygımız olmaksızın. Gönül işi bu biraz. Biz kendi çocuklarımıza hangi yemeği veriyorsak onlara da aynı yemeği veriyoruz.
E.C: Çok sayı, çok şehir özellikle açılmıyoruz. Yaparsak hem yararlı olamayız hem de kendi işimizi, tiyatroyu yapamayız.
Erkan Bey, Bursalı oyuncular bir araya gelip bir film yapmak istese katılır mıydınız?
E.C: Olabilir elbette niye olmasın. Böyle bir şeyi hiç düşünmedim ama böyle bir şey yaparlarsa seve seve yer alırım.
Son zamanlarda ünlü isimler kazandıkları paraları ticarete yatırmaya başladı. Sizler de uğraşıyor musunuz ticaretle?
E.C: Bu işe kafası çalışan varsa yapabilir. Benim yok yatırım yaptığım ticaret işi. Bu ayrı bir şey, kendi isteklerine kalmış bir şey. Yapabilen yapsın tabii ki…
C.D: Bizim kafa çalışmadığı için bizde yok. Biz tiyatro inşaatıyla uğraşıyoruz.
Yeni oyunlar ile ilgili biraz tüyo alabilir miyim?
C.D: Bezirgan ve Alevli Günler devam edecek. Bunlara ilaveten iki tane yeni oyunumuz var. Bunları şekillendirme aşamasındayız şuan. Yavaş yavaş gidiyoruz. Önümüzdeki sezona yetiştireceğiz. Ben bir de kendim için tek kişilik bir oyun yapabilirim. Şimdi biraz gezentiyiz. Hem beyinsel hemd e maddi yatırımımız tiyatro bizim.
E.C: Kendi mekanımız olacak çünkü. Daha iyi üretebileceğiz. Çok yakında da ekranlarda olacağız.