Ege Üniversitesi (EÜ) Madde Bağımlılığı, Toksikoloji ve İlaç Bilimleri Enstitüsü (BATI) Madde Bağımlılığı Anabilim Dalı tarafından “Bağımlılıklar, Davranışsal Bağımlılıklar” konulu söyleşi düzenlendi. Çevrimiçi olarak düzenlenen etkinliğin moderatörlüğünü Enstitü Müdür Yardımcısı ve Anabilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Görkem Yararbaş üstlendi. Etkinliğe konuşmacı olarak Madde Bağımlılığı Anabilim Dalı Dr. Öğr. Üyesi Umut Kırlı, Öğr. Gör. İnci Derya Yücel ve Arş. Gör. Dr. Demet Havaçeliği Atlam katıldı.
Etkinliğin açılış konuşmasında insanların davranışsal bağımlılık konusundaki bakış açılarını değerlendiren Doç. Dr. Görkem Yararbaş, “Madde Bağımlılığı Anabilim Dalı olarak, geleneğe dönüşmesini planladığımız bu söyleşiler aracığıyla farklı branşlardan akademisyenlerle birlikte bağımlılıkla ilgili konuları ele alacağız. Davranışsal bağımlılıklar, bağımlılığı algılayış biçimimizi temelden değiştiren, bizden uzak olan şey değil; herkesin her yerde bir şekilde tecrübe edebileceği ya da yakınlarında görebileceği bir halini karşımıza çıkardı. Mücadele edilmesi gereken davranışsal bağımlılıklar, alandaki profesyoneller için durumun temelini anlamak adına eşsiz bir fırsat. İnsanlar açısından ise bu durum ürkütücü olduğu kadar merak uyandırıcı. Çünkü genellikle insanların düşüncelerine göre bağımlılık bir davranışla değil; çeşitli maddelerle oluyor. Bu nedenle nasıl bağımlı olunduğunu ya da hangi maddelere bağımlı olunduğunu merak konusu oluyor” dedi.
“Bağımlılık, sadece maddelerle tetiklenen bir şey değil”
Bağımlılık kavramının yalnızca bedensel olarak değil; zihinsel olarak da meydana gelebileceğini ifade eden Doç. Dr. Yararbaş, “Aslında bağımlılığın insana dair bir boyutu var. Sadece farmakolojik olarak bir madde değil insanın beyninde var olan mekanizmaların patolojik olarak çalışmasıyla ortaya çıkan bir fenomen. Bunu tetikleyen şey; dışarıdan bir madde alımı olduğu kadar, beynimizin de yanlış hale getirdiği durumlar. Çünkü günlük yaşamda sıkça yapılan sağlıklı ya da faydalı olan şeylerin eğer yapılma biçiminde bir değişiklik olursa, bu durumları beynimiz yanlış bir hale getirebilir. Bağımlılık insana dair bir olay. Ancak biz bunu yıllarca topluma bir tehlike gibi sunduk. Hâlbuki bağımlılık, sadece maddelerle tetiklenen bir şey değil. Ben, kendi toplumumuz için bağımlılığı ve stresi kendinden ayrı, yaşamın içinde kontrol edilemeyen şeyler gibi görmenin de çok riskli olduğunu düşünüyorum” diye konuştu.
“Bağımlılık durumu hayat akışınızı etkiliyorsa bu hastalıktır”
Her bağımlılık türünün vücutta benzer etkiler oluşturduğundan tedavi yöntemlerinin de benzer olduğuna dikkat çeken Dr. Öğr. Üyesi Umut Kırlı, “Aslında hepimiz, bir şeylere bir miktar bağımlıyız. Bağımlılığın ana anlamı ile arasındaki fark ve bizi hasta yapan durum, bağımlılığın hayatımızı etkileyecek seviyede olmasıdır. Bir durum insanın hayat akışını bozuyorsa, hastalıktır. Davranışsal bağımlılıklar bu durumu daha da görünür hale getirmiştir. Ne yazık ki, bu dönem en çok karşılaştığımız bağımlılık, kumar ve davranışsal bağımlılıkların içerisinde de tanı sistemlerine ilk giren kumardır. Bu alışkanlığı internette oyun oynama bozukluğu ve kompulsif cinsel davranışlar takip eder. Davranışsal bağımlılıkta vücuda dışarıdan giren bir madde yoktur ama dışarıdan bir uyaran girdiği için vücuttaki etkisi neredeyse aynıdır. Bu nedenle oldukça benzer prensiplerle tedavi yöntemleri uygulanmaktadır. Örneğin teknoloji bağımlılığında hastanın teknoloji kullanımının ideal düzeye nasıl getirileceği hastayla birlikte planlanmaktadır” dedi.
“Bağımlılığı tetikleyen birçok faktör var”
Bağımlılığın nasıl geliştiğine değinen Öğr. Gör. İnci Derya Yücel, “Davranışsal bağımlılıkların bireyin yaşamındaki gelişim seyrine baktığımızda, başlangıçta ara sıra gerçekleştirilen etkinlikler görürüz. Fakat bunlar zamanla bireyin yaşamındaki en önemli etkinlikler haline gelir. Olumsuz duygu ve düşüncelerden kaçınmak ya da bir gruba aidiyet ihtiyacı duymak gibi nedenler de aktif rol oynar. Bağımlılığı tetikleyen birçok faktör var. Başlarda keyif verici nitelikteki davranışsal potansiyeli olan davranış örüntüsü, zamanla bireyin rutini haline gelir. Bu süreçte bireyin toleransı gittikçe artar ve aynı etkiyi alabilmek için daha yoğun aktivitelerde bulunur. Bu noktada yoksunluk belirtilerini yaşamamak için öğrenilmiş olan davranış örüntüsüne devam edilir. Bazı araştırmalar ve klinik gözlemler ışığında pandemi döneminde bireylerin bağımlılık oranında artışından söz etmek gerekir. Bağımlı bireylerde fizyolojik, psikolojik artışını tetikleyen etkenlerden birisi de kaygıdır. Pandemi döneminde de kumar oynama davranışının sıklığının artması, internet ortamında fazla vakit geçirme ya da internette kumar oynamayla ilgili reklamlara maruz kalınması gibi etkenler de bağımlılığın artmasında devreye girebiliyor” diye konuştu.
“Toplum davranışı kabul ettiğinde, bağımlılık sürdürülüyor”
Toplumsal kabulün bağımlılıklarda büyük rol oynadığını vurgulayan Arş. Gör. Dr. Demet Havaçeliği Atlam ise “Davranışsal bağımlılıklar dediğimizde toplumsal kabul devreye giriyor. Bütün davranışlar günlük hayatımızın bir parçası. Ancak biz, bunlar belli kriterlerle bir araya geldiğinde davranışsal bağımlılıklardan bahsediyoruz. Toplum, davranışı kabul ettiğinde, bunu yapmakla ilgili davranış sürdürülüyor. Alışveriş bağımlılığının arka planındaki toplumsal unsurlarda tüketim toplumunu görüyoruz. Tüketim toplumuyla ilgili unsurlar özellikle oyun sektörü olmak üzere, teknoloji bağımlılığını etkiliyor. Yani arka planda davranışın sürdürülmesiyle ilgili çok büyük ve önemli faktörler var. Özellikle de kumar bağımlılığının çoğunluğu dijital kumar ile ortaya çıkıyor. Online olarak sürdürülebilir ve arka planda da bundan ekonomi sağlayan bir sistemin olması davranışı pekiştiriyor. Özellikle alfa kuşağından bahsetmek istiyorum; teknolojinin içinde doğduğu, teknolojiyle daha ilgili olduğu, dünyayı algılama biçimleri de daha farklı olduğu için olumlu getirisi olsa da, teknoloji bağımlılıklarında açısından risk taşıyor” dedi.
Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı