Game of Thrones o kadar uzun zamandır televizyon ekranlarında ve o kadar popüler ki, dizi kendisini eski bir arkadaş gibi hissettiriyor.
Dizinin hayranları Game of Thrones temalı düğünler organize etti, ebeveynler çocuklarına en sevdikleri karakterlerin isimlerini verdi.
George RR Martin’in çok satan romanlarından uyarlanan dizi, Westeros’taki yaşam mücadelesinden hayat dersleri çıkarmamızı da sağladı. Bu derslerden yola çıkan Win or Die: Lessons for Life from Game of Thrones (Kazan ya da Öl: Game of Thrones’dan Hayat Dersleri) isimli bir kişisel gelişim kitabı bile yazıldı.
Kitabın yazarı Bruce Craven, “Westeros zorlu, vahşi ve kanlı bir toprak parçası, gerçek dünya da böyle” diyor:
“Her gün birçok zorlukla karşılaşıyoruz. Hangi yolda ilerleyeceğinize dair kararlar ve alıp almayacağınız riskler geleceğinizi tayin ediyor. Savaş meydanındayken, zaferin nerede olduğunu görmek de zor olabiliyor.”
Westeros efsanesini gerçek hayata uyarlayan tek kitap bu değil. Yazarlar Tim Phillips ve Rebecca Clare de, Game of Thrones’u iş dünyasına uyarlayan bir kitap çıkardılar.
Game of Thrones hayranları, BBC’ye bu destansı diziden çıkardıkları en önemli hayat derslerini anlattılar.
‘BİRLİK OLAN HAYATTA KALIR’
En favori anlarımdan biri, 7. Sezon’un sonunda Sansa ve Arya kardeşlerin bir olarak Serçeparmak’ı faka bastırdıkları an olmalı. O kadar tatmin edici bir an ki, Sansa’nın ne kadar büyüdüğünü ve Stark kardeşlerin birlikte mücadele etmeyi öğrendiklerini gösteriyor. İkisinin de büyüdüğünü ve olmaları gereken kişi olmak için mücadele ettiklerini gördük. Bence burada kendimizden de birşeyler bulabiliriz.
Game of Thrones bana amaçlarını bilmediğimde insanlara çok fazla güvenmemem gerektiğini öğretti, özellikle de iş yerinde.
Güvenimi kazanarak bana rehberlik etmeyi öneren, ama daha sonra sırtlarını çevirerek kontratımı iptal eden müdürlerim oldu. Bir toplantıda fikrimi sunmam için beni cesaretlendiren, ama sonra fikir kendilerininmiş gibi bunu sunarak takdirleri kendileri toplayan iş arkadaşlarım oldu.
Sözünü tutma konusuna herkes aynı özeni göstermiyor ve bazen dikkatli olmak iyi olabiliyor.
“Birlik olan hayatta kalır” sözü Game of Thrones’dan en çok aklımda kalan ifade, çünkü tek tabanca yaşayan bir kişi kendi başına ancak bir yere kadar gidebilir.
Hayatın zorluklarını aşabilmek için ailenize, arkadaşlarınıza ve güvendiğiniz insanlara ihtiyacınız var.
KENDİNİ TANI
Jon Snow ile aramda özel bir bağ olduğunu hissediyorum.Her şeyden önce olgunlaşmanın ve kendini bulmanın bir sembolü. İlk başlarda kaybolmuştu, önüne serilen yolu, amcası Benjen’in adımlarını takip ediyordu.
Dizi başladığında 20’li yaşlarımın başında, üniversitedeydim. Hayatla ilgili olarak ne yapmak istediğim konusunda kafam karışıktı. Bu yüzden bu anlam arayışı arasında bir parelellik görüyorum.
Jon sayesinde, korkularım karşısında metin olmam ve tutkuma odaklanmam gerektiğini öğrendim.
Benim tutkum yazmak. Kurgu yazarı olmak istiyorum. Geçen yıl Ekim ayında ilk defa bir kısa hikayemi yayımladım. Uzun süredir yazıyor olmama rağmen, bir yazımı yayımlamaya ilk defa teşebbüs ettim.
Kendini gerçekten tanıyan diğer bir karakter de Özgür Halk’ın lideri ve Duvar’ın Ötesindeki Kral Mance Rayder. İdamla karşı karşıya olduğunda boyun eğmeyi reddediyor, “Tek isteğim kendi hatalarımı yapabilme özgürlüğüydü” diyor.
Bu bana çok dokunan çok güçlü bir söz.
DOSTLARINIZI YAKIN, DOST GÖRÜNEN DÜŞMANLARINIZI DAHA DA YAKIN TUTUN
Bence Game of Thrones, benimki de dahil olmak üzere, pek çok hayatta iz bıraktı. 8 sezondan sonra bile, Tyrion’ın Jon Snow’un evlilik dışı bir çocuk olmasıyla ilgili söylediği söz aklımdan çıkmıyor:
“Kim olduğunu asla unutma. Dünyanın geri kalanı unutmayacak. Bunu bir zırh gibi kuşan, böylece bu seni incitmek için kullanılamaz.”
Büyürken her zaman farklı olduğumu düşünürdüm. Etrafımdaki insanlar da bunu söylediler. Diğer çocuklar tarafından yumuşak huylu – efemine – olduğum ve büyük gözlere ve dişlere sahip olduğum gerekçesiyle ağlama noktasına getirilirdim.
Ancak hayat bana kim ve ne olduğumu bilmeyi ve buna minnettarlık duymayı öğretti. Artık farklı olmayı kendim seçiyorum.
Tywin, “Bir aslanın kuzuların fikirleri nedeniyle endişelenmesine gerek yok” dediğinde, bu bana kendime inanacak cesareti verdi.
Sağlık sektöründe çalışıyorum ve örneğin iş yerinde terfi ettirildiğimde, bazı iş arkadaşlarımın bu durumun üstesinden geleceğime şüpheyle yaklaştırlarını hissettim.
Ama aslan olmak ve yanıldıklarını kanıtlamak için elimden gelenin en iyisini yapıyorum.
ALEVLERİN İÇİNDEN DAHA DA GÜÇLÜ ÇIKACAKSIN
Bütün ana karakterleri seviyorum – Daenerys, Jon, Arya ve Tyrion – ama en çok sevdiğim Sandor Clegane, yani Tazı.
Tazı dövmem var, yani onunla aramda bir bağ kurdum diyebilirim. Yaptığı yanlışları telafi etmeye çalışan biri. Yüzü yandıktan sonra bütün hayatı kardeşinden nefret ve korkuyla geçti ve neticede herkesin ondan korkmasını sağladı.
Buna rağmen ahlaki kuralları var ve her şeyi olduğu gibi görüyor. Dizi süresince Stark kardeşleri korudu, Arya’yı korumak için neredeyse canını verdiği bir kavgadan sonra iyilerin yanına katıldı. Harika bir karakter.
“Alevlerden daha da güçlü çıkacaksın” sözü hayatla mücadele ederken her zaman hatırlanacak bir söz. Herkes bir ejderhayla savaşmak zorunda değil, ancak herkesin hayatında karşılaştığı ve üstesinden gelmesi gereken sorunlar var.