Binali Yıldırım ile Ekrem İmamoğlu’nun gazeteci İsmail Küçükkaya’nın moderatörlüğünde karşı karşıya geleceği ortak yayın bugün saat 21.00’de yapılacak. “Sorulması gereken soruları soracağım” diyen Küçükkaya, “Yapamazsam kınarsınız.” dedi.
Binali Yıldırım ile Ekrem İmamoğlu’nun karşı karşıya geleceği ortak yayın bugün akşam saat 21.00’de yapılacak. Yayının moderatörü olan gazeteci İsmail Küçükkaya, FOX Haber Genel Yayın Yönetmeni Doğan Şentürk’e dikkat çeken açıklamalarda bulundu. Küçükkaya, Ben gazeteciyim. Amacım; meslektaşlarımın ve halkımızın görevimi iyi yaptığımı düşünmesi. Kahramanlık peşinde değilim. Görevimi yapmaya gidiyorum. Yapamazsam kınarsınız.” dedi.
İşte söyleşiden dikkat çeken soru ve cevaplar;
-İsminiz açıklandığından beri çok şey söylendi. Şu an ne hissediyorsunuz?
Ben mutluyum. İşimle ilgili bir olayla gündeme geldiğim için mutluyum. Bir gururum var. Çünkü iki partinin mutabakatıyla seçilmiş bir isimim. Bu güven anlamında önemli. Kendim adına, mesleğim adına, altı yıldır çalışmaktan gurur duyduğum kanalım adına, mesai arkadaşlarım adına, çok mutluyum ve gururluyum. Ülkem adına sorumluluğumun da farkındayım. Çok ağır bir yük ama en ufak bir tereddütüm yok. Şimdi olsa yaparım yayını. Henüz hiçbir soru hazır değil. Bu söyleşiyi yaptığımız gün Çarşamba öğle saatleri ama bana deseler ki biraz sonra yayın yapacaksın,yapabilirim. Öyle hissediyorum.
RİSK YOK
-Yayına bu duyguyla mı gideceksiniz?
Normalde, yayınlarımda hiç yazılı soru üzerinde çalışmıyorum. Önceden hiçbir hazırlığım yoktur benim. Zaten siyasi bir gazeteci olduğum için kim gelirse gelsin, ona doğaçlama merak ettiğim soruları sorarım. 1992’den bu yana aralıksız içinde olduğum bir meslek. Her kademesinden geçtiğim bir iş, aşık olduğum bir iş, tutkuyla yaptığım bir iş. İşimin özü de soru sormak. Bazen şaşırıyorum. Meslek büyüklerim; “Aman, büyük bir yük, sorumluluk ve risk bu” diyorlar.
– Niye bunlar söylendi sizce?
Bilemiyorum. Ben öyle bir risk görmüyorum. Tabii ki Türkiye’nin kutuplaşmasının nereye geldiğinin ve bu seçimin ne kadar yaşamsal olduğunun farkındayım. Tekrar seçim olduğunun, 17 yıl aradan sonra beraber bir oturumun yapıldığının farkındayım. Ama herhangi bir risk yok. İşin tanımı şu: İki aday televizyonda yarışacaklar. Bir gazeteci soru soracak, Türkiye izleyecek. Bir hafta sonra da seçime gideceğiz. İş tanımı buysa beni endişelendiren hiçbir şey yok.
YAYINDA İYİ OLAN SEÇİMİ KAZANIR
– Seçim sonucuna etki edecek bir yayın olacak…
Kesin eder ama seçimin kaderini ben etkilemeyeceğim. Kimin kazanacağını ben belirlemeyeceğim ama bizim yayınımızdan seçimin kazananı çıkacak. İnancım bu. Tam olarak adil bir yayın yapacağım. Adaylardan hangisi iyi ise, hangisi ikna edici ise, hangisi sakinse, hangisi daha çok hak ediyorsa bence seçimi o kazanacak.
– Adaylar nasıl gelir sizce? Karşı karşıya olacaklar o samimiyeti yansıtabilirler mi? Gecenin havası nasıl olur?
İki adayla da çok yayın yaptım. Tarihe geçeceklerini biliyorlar. Daha sakin ve ikna edici olan, durumu en iyi şekilde yöneten bence önde çıkacaktır. Stresli bir yayın. Sınava girerkenki gibi. Öğrencisin, panik yapmamalısın, kaygılanmamalısın, telaş içinde olmamalısın derler ya… Sınava nasıl hazırlandıysan hazırlandın. O gün artık nasıl yanıt vereceksen, vereceksin.
– Sizin ekranda konukları da rahatlatan bir tavrınız var…
Güzel yakalamışsınız. Bir konuk geldiği zaman ben kendime iki çerçeve çizerim. Birincisi ayrılırken konuk memnun olsun ve anlatmak istediği her şeyi anlatabilsin isterim. İkincisi, ben de memnun olayım isterim. Ben sormak istediğim bütün soruları sormuş, izleyenlerin kamuoyunun beklentilerini karşılamışsam memnun olurum. Sadece iki taraftan biri memnun olursa, işimi eksik yapmış olurum.
– O gecenin çerçevesi de bu mu olacak?
Binali Yıldırım da, Ekrem İmamoğlu da kendini tam olarak ifade edebilsin isterim. Ben de ikisine kendini ifade etme hakkını tanımış, halkın merak ettiği bütün soruları sormuş bir gazeteci olursam yayından memnun kalacağım.
GÖREVİMİ YAPACAĞIM…
– Yayınlarınızdaki yumuşak tavrınız, diliniz pozitif etki yaratır mı adaylar üzerinde?
Ben gazeteciyim. Amacım; meslektaşlarımın ve halkımızın görevimi iyi yaptığımı düşünmesi. Kahramanlık peşinde değilim. Görevimi yapmaya gidiyorum.
Böyle bir beklenti mi var sizden?
Var. Benden kahramanlık yapmamı bekliyorlar. Ben kahraman değilim. Sadece görevini yapacak bir gazeteciyim.
– Çalar Saat’teki İsmail Küçükkaya olmayacak mı orada?
Bu yayın. Çalar Saat yayını başka. Çünkü 17 yıldır böyle bir yayın yapılmadı. Her iki adayı beşer kere ağırladım. İkisini de çok iyi tanıyorum. Beni memnun edecek olan şey, halkın haber alma ihtiyacını karşılamak. Görevimiz bu. Halk memnun olsun.
– Tepkiler, yorumlar, sosyal medya… O anlarda kafanızda tüm bu tartışmalar olur mu?
Ben çok şerbetliyim bu işlere. Çok sosyal linçlere maruz kaldım. Ben etkilenmem. Ama program bitince “soru soramadı” denirse üzülürüm. Bu beni korkutur. Kendime böyle bir haksızlık yapmam. Kendimi o noktaya düşürmem. Bütün hayatım boyunca bir kariyer inşaa etmişim, genel yayın yönetmenliği yapmışım, Ankara temsilciliği yapmışım. Herkes benim nasıl iş yaptığımı biliyor.
O an sosyal medyadan gelen soruları da soracak mısınız?
İster istemez büyük bir soru havuzu oluşturacağım. Süreye akışa göre bir planlama yapacağım. Onun için not alacağım. Normalde not almam ama bu yayın için o riske girmeyeceğim. İki aday var, sormam gereken sorular ve yönetmem gereken bir süreç var. Tamamen spontane bırakırsam sormam gereken soruları atlayabilirim. İyi niyetliyimdir, iyi niyetimin kurbanı olmak istemem. Her şeyi kafamda oynayıp bitireceğim. İyi bir teknik direktör bir final maçına hazırlanırken zihninde oynar maçı. Ben hakemim. Hakemin rolü topun sahada kalması. Top oyunda kalsın, çok taca, kornere çıkmasın, oyun tempolu olsun, oyunun seyir zevki olsun, oyun adil olsun, hakem eyyamcı olmasın, ikisinden birini tutmasın, centilmence oynansın, iyi oynayan kazansın. Hakem sonuca müdahale etmesin. Haksız penaltı, kırmızı kart vermesin.
– Hangi gün bitireceksiniz hazırlığınızı?
Ben hazırlanmaya başladım ama not almadım. Bana moderatörlük yapacağımın söylenmesinin ardından düşünmeye başladım. Moderatörlüğü üstleneceğimin bana söylenmesiyle açıklanması arasında 12 saat var. Bana “Siz uygun görüldünüz” denildi. “Böyleyse beraber duyurun” dedim. Ben iki taraftan birinin adayı olmak istemem. Mutabakat istedim. Benden bir tek şey rica ettiler. 12 saat duyulmasın istendi, Duyulmadı. Nasıl olacağını hayal etmeye başladım, şu anda da çalışmaya devam ediyorum.
– Seçim gecesinden daha çok izlenecek, tüm zamanların en çok izlenen yayını olacak…
6 yıldır FOX’tayım. Fatih Portakal’la 10 seçim yaşadık. İkisi referandum. FOX, 31 Mart 2019 Pazar günü, seçim yayını ile TV izlenme ölçümlerinde birinci sıradaydı.
– AA’nın veri akışını kestiği seçim gecesi gibi bir gece yaşamamışsınızdır…
O gün tarihi bir yayın oldu. Biz olağanüstü sorumlulukla yayıncılık yaptık. Yayın yönetmenim Doğan Şentürk ve kanalımın bütün yöneticileri tarihi bir karar verdiler. Yayını kesmeyelim denildi, biz de Fatih’le “tabii ki” dedik. 5’e doğru yayını bitirdik, koltuğun üzerinde bir saat gözlerimi dinlendirdim. Takım elbisemi değiştirip, Çalar Saati de sundum. Tarihi bir yayındı.
HALKIMIZ SANDIĞA İNANSIN İSTİYORUM
– Bu bayramda da çalıştınız. Nasıl bir meslek aşkı bu?
Neden biliyor musunuz? Gerçekten memleket için. Biz gönüllü çalıştık. Biz hepberaber konuştuk, Arife günü dahil çalıştık. Neden? 31 Mart yerel seçimleri siyasal tarihiminizin en önemli seçimlerinden biri. 6 Mayıs’ta YSK’nin iptal ve yeniden seçim kararı siyasi tarihiminizin hiç unutulmayacak olaylarından biri. 23 Haziran İstanbul seçimi de siyasi tarihiminizin kırılma noktalarından biri. Ben bu yaşadıklarımızı, 31 Mart, 6 Mayıs, 23 Haziran’ı üçleme olarak görüyorum, demokratik yaşantımızın en önemli dönüm noktalarından birisi olarak görüyorum. Halkımız demokrasiye inansın. Halkımızın sandığa olan güveni devam etsin ve halkımızın iktidarların seçimle değişebileceğine olan umudunu korusun. Gazeteciliği bu bilinçle yapıyorum.
– FOX tek başına…
Çok büyük bir şansımız var. Özgür bir platformda olduğumuz , işimizi aşkla yaptığımız ,ülkemizi de çok sevdiğimiz için sorumluluk üstleniyoruz. Türkiye’de medyanın durumu ortada, iki üç televizyon kanalı, iki üç gazete kaldı. Onun dışındakilerin tamamı hükümeti destekliyor. Biz ana akım içinde kalan tek televizyonuz. Çok izleniyoruz. Bütün kesimler bizi izliyor, herkes bize güveniyor. Burası The Post gibi: Washington Post’un hikayesi gibi, The FOX olacak. İlerde kitabı yazılır ve filmi yapılır. Bir gün halkımız demokrasi şöleninde FOX’un hakkını teslim edecek.
YAPAMAZSAM BENİ KINARSINIZ
– Anneniz ne dedi açık oturumu yönetecek olmanıza?
Annem ilk “bu işe girme” dedi. Sonra aradım “beni seçtiler” dedim. O zaman da “sen en iyisini yaparsın sana güveniyorum” dedi. Önce istemedi ama bana güveniyor. Onu bunu en iyi şekilde yapabileceğime ikna ettim. Gerçekten hiçbir tereddütüm yok. Yapamazsam beni kınarsınız. Ben her gün sınava çıktım. Ben Akşam’da manşet atarken şöyle düşünürdüm, ertesi gün bütün meslektaşlarım benim puanımı verecek. Sen bu kadar biriktirdin ve bir canlı yayında hem mesleğine ihanet edeceksin, hem kendine. Böyle bir lüksün yok.
– Soruları görmek isterler mi sizce?
Siyasiler ne isterse istesin. Nasıl ki birinin malını çalmazsın, bir gazeteci de yayına girmeden soruları göstermez.
– Böyle gazeteci var mı yok mu?
Bilmiyorum ama ben ona gazeteci demem. Ben babamla yayın yapacak olsam babama söylemem. Annemi yayına aldım bir gün, ona bir şey söylemedim.
ENDİŞE ETMEYİN…
– Son olarak bu yayına çıkacağınız için endişe içinde olan izleyicilerinize mesajınız var mı?
Çok güzel dilekler, dualar alıyorum. Her birine çok teşekkür ediyorum. Bizim gücümüz onların bize olan ilgisi, desteğidir. Een ufak bir şekilde endişelenmesinler, demokrasinin tadını çıkarsınlar. Hayal ettiğimiz bir ülke var o ülke için çalışıyoruz. Ben bu seçimin de, açık oturum da ülkemin demokratik kazanımları için mesleğimin geleceği için ne anlama geldiğini biliyorum. Ben buna uygun davranacağım. Hiç kimse endişe etmesin.