Yaşam maliyetlerinin günden güne artması İstanbul’u artık göç alan kent değil göç veren kent haline getirdi. TÜİK verileri de 2022’de en fazla göç veren il olan İstanbul’da, kent içi ve dışı göç dalgasının artacağını gösteriyor. Kentteki durumu ve göç konusunu doktora tezi olarak işleyen Dr. Kemal Olçar, yaşam maliyetleri çok yükseldiği için kırsala dönüşün başladığını söyleyerek İstanbul’un da artık itici bir kent olduğunu söyledi.
Doktora tezini ‘Türkiye’nin yoğun göç alan bölgelerinde meydana gelen sorunların güvenlik bağlamında analizi’ konusunda yapan İstanbul Beykent Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Kemal Olçar, Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) 2022 yılı İç Göç İstatistiklerine göre İstanbul’un hem en çok göç alan hem de en çok göç veren il olmasını değerlendirdi.
İstanbul’un son dönemde artık itici bir kent olduğunu söyleyen Olçar “Kent merkezlerindeki yoğunluktan kurtulmak isteyen ya da kent merkezlerindeki yaşam maliyetleri çok yükseldiği için kırsal mekanlara dönüş başladı” diye konuştu.
GÖÇÜN EN BÜYÜK SEBEBİ YAŞAM MALİYETİ
Türkiye’de gerçekleşen göçlerin serbest göç olduğunu söyleyen Olçar, göçlerin itici sebeplerinin olduğunu söyledi ve şöyle devam etti:
“İten faktörlerden en önemlisi iktisadi faktörler. Daha çok iş alanlarındaki azalmalar, istihdam olanaklarındaki kısıtlanmalar ya da özellikle tarım sektöründeki gelir beklentilerinin oldukça düşmesi, sermayenin az yoğun olduğu bölgelerden sermayenin yoğun olduğu bölgelere doğru bir geçiş olabilir.
İkincisi beklentiler içerisinde eğitim çok kritik bir konu. Eğitim olanaklarının dar olduğu, olanaksızlıkların olduğu bölgelerden özellikle genç nüfus başka bir noktaya taşınabiliyor. Eğitim kritik bir konu. Eğitim olanaklarının dar olduğu bölgelerden özellikle genç nüfus sağlık olanaklarının olduğu başka noktalara göç gerçekleşebiliyor. Bütün bu değer beklentiler İstanbul tarafından karşılanıyor. Kırsal alanlardan kentsel alanlara göç gerçekleşiyor” ifadelerini kullandı.
‘İSTANBUL ÇEKİCİ DEĞİL ARTIK İTİCİ KENT’
Kent merkezlerindeki yaşam maliyetleri çok yükseldiği için kırsal mekanlara dönüşün başladığını söyleyen Olçar, İstanbul’un da artık itici bir kent olduğunu aktardı:
“İstanbul da itici kent statüsüne yavaş yavaş giriyor ve buradaki yaşam maliyetlerinin yüksekliği, insan yoğunluğu, trafik yoğunluğu, iş imkanları eğitim olanakları çok yüksek ama artık insanlar kırsal noktalarda da yaşamı tercih etmeye başladılar. Ne kadar çok çekici yerlerin sayısını artırırsanız insanlar uzak mesafeli göç etmezler. Kendi kentinizi de çekici hale getirmeniz gerekiyor, göçlerin kısıtlanması için ya da engellenmesi için.”
‘DEPREMLER ÇOK YIKICI ETKİLER YARATIR’
Metropollerdeki nüfus artışının alt yapıda ciddi hasarlara sebep olduğunu ve deprem, sel gibi afetlerin büyük kentlerde yıkıcı etkiler bırakabileceğini söyleyen Olçar, şöyle konuştu:
“20 milyonluk bir kentin alt yapısı ve üst yapısı, ana yollar, ara yollar, tali yollar artık kullanılmaz hale gelebilir. Bir de bunlara afetleri ekleyelim. Seller, depremler, büyük metropollerde çok yıkıcı etkiler yaratır. Büyük zayiatlara yol açar. Maddi manevi kayıplar ve insan kayıplara tahmin edemeyeceğiniz kadar yüksek noktalara ulaşabilir. O yüzden doğal afet beklentileri de bir miktar İstanbul gibi diğer büyük kentlerde de önümüzdeki yıllarda gerçekleşecektir. Yeniden kırsal noktalara, zemini sert noktalara geçiş görülecektir. İnsanlar istihdam olanaklarını bırakmak istemiyorlar fakat hayatlarını da kaybetmek istemiyorlar. Dolayısıyla kent içi bir göç hareketi de mutlaka gerçekleşecektir.”