Türkiye Komünist Partisi Genel Sekreteri Kemal Okuyan, son dönemde giderek daha fazla tartışma konusu olan göçmen sorunu, TKP’nin Cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimlerindeki tutumu ve yaklaşan parti konferansına ilişkin soL Haber Portalı’nın sorularını yanıtladı.
Kemal Okuyan’ın röportajının tamamı şöyle:
Geçtiğimiz hafta sonu İstanbul’da bir Göçmen konferansı topladı TKP. Neden şimdi? Göçmen karşıtı seslerin daha güçlü duyulması mı böyle bir konferansı zorunlu hale getirdi?
Partimiz uzun bir süredir göçmenlerle ilgili, özellikle göçmen işçilerle ilgili çalışma yürütüyor. Bu ayın sonunda partimizin siyasal ve örgütsel hedeflerinin tartışılıp karara bağlanacağı bir Konferans toplayacağız. Onun öncesinde göçmenlerle ilgili şu ana kadar neler yaptık, neler yapabiliriz, bunları gözden geçirmiş olduk. Zaten Göçmen Konferansının çıktıları sözünü ettiğim Konferans’ta değerlendirilecek. Bu anlamda bir alt konferans, özel bir konuda bir hazırlık konferansı olarak da görebiliriz Göçmen Konferansı’nı. Kuşkusuz göçmenlere dönük saldırı ve tehditlerin arttığı bir sırada TKP’nin Göçmen Konferansı toplamasının özel bir anlamı oldu.
‘Doğrularımızı yaygın eğilimlere göre değiştiremeyiz’
Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ ile bir polemik de yaşandı konuyla ilgili…
Tam olarak öyle söylenemez. Biz Ümit Özdağ ile bir polemiğe girmiş değiliz. Kendisi gazetecilerle yaptığımız bir sohbetteki bir değerlendirmeye ilişkin bir şeyler söyledi. O değerlendirmede AKP’nin güçlü ve zayıf noktalarına işaret etmiş ve göçmenler üzerinde Erdoğan’ı sıkıştırmanın tam tersi sonuç vereceğini anlatmıştım. Soylu ve Özdağ arasındaki polemik gündemin ilk sırasına yerleştiğinde enflasyon verileri açıklanmıştı ve halkın tek derdi hayat pahalılığıydı. Yani bir anda gündem değişmiş, AKP rahatlamıştı. Bu noktada iki taraf arasında bir anlaşma olduğunu düşündüğümü söyledim. Bunun üzerine Ümit Özdağ TKP hakkında istihbarat bilgisine sahip olduğunu ima etti, o kadar. Şu kadarını söyleyeyim, TKP göçmen düşmanlığının her türüyle amasız, fakatsız mücadele etmekle yükümlüdür. Yurttaşlarımız çeşitli nedenlerle göçmenlerden rahatsız olabilirler, TKP bu rahatsızlığı anlar ama kendi politikalarını bu rahatsızlığa göre belirlemez. Doğrularımızı yaygın eğilimlere göre değiştiremeyiz, başka partiler gibi oy kaygısıyla nabza göre şerbet vermeyiz.
Göçmen karşıtlığı ile mücadele Türkiye’ye kitlesel göçü bir sorun olarak çözmüyor. Irkçılığa karşı dururken TKP sorunun çözümü konusunda ne diyor?
Göç olgusu bugünkü kapitalist dünyanın bir gerçeğidir. Eşitsizlik, adaletsizlik, ekonomik krizler, gıda tedarik sorunları, etnik-dinsel çatışmalar ve savaşlar olduğu sürece göç olacak. Bugünkü düzenin değişmesini istemeden göçmen sorununu çözmeye kalkmak ya ırkçılığa ya da liberal soslara bulanmış piyasacı özgürlük anlayışına teslim olmak anlamına gelir. Dolayısıyla başka birçok meselede olduğu gibi mültecilik konusunda da bugünkü emperyalist dünya sistemini sorgulamak zorundayız.
‘Öncelikle Türkiye Suriye’den çekilmelidir’
Bu çok genel bir yaklaşım olarak eleştiriliyor?
Hayır bu çok genel bir yaklaşım değil. Bu temel bir yaklaşım. Bu temel, daha somuta indiğinizde gerçekçi ve sağlıklı bir politika için size yol açıyor. TKP emperyalist savaşlara ve bölgesel planlara karşı çıkmak gerektiğini söylüyor. Türkiye’ye dönük göçün önemli bir kaynağı Suriye’deki iç savaş. Bu emperyalistlerin kışkırttığı ve müdahil olduğu bir sorundur. Bu Yeni-Osmanlıcı AKP’nin uluslararası hukuk ve Suriye’nin egemenliğini hiçe sayarak taraf olduğu bir sorundur. Göçmenleri Türkiye’nin Suriye’de kendi kontrolüne aldığı bölgeye zorla ya da sözüm ona gönüllü yollamaya çalışarak bu sorun çözülemez. Öncelikle Türkiye Suriye’den çekilmelidir.
‘Bunun sorumlusu Avrupalı emperyalistler ve AKP iktidarıdır’
Suriye ile bir anlaşma yapıldığında göçmenler döner mi? TKP bunu mu savunuyor?
TKP konuya soyut bir insan sevgisi ile, göçmenler iyidir-hoştur türünden bir romantizmle yaklaşmıyor. Mültecilik tıpkı yoksulluk gibi kapitalizmin bir sonucudur. Yoksul güzellemesi yapmayız ama yoksulluğu yaratan nedenleri ortadan kaldırmak için bugünkü adaletsiz düzene karşı yoksullarda biriken öfkeyle birlikte hareket ederiz. Göçmenleri kendilerinin yaratmadığı bir sorun için suçlamak ya da “bize ne” tavrı göstermek kabul edilemez. Ama evet ortada bir sorun var. Aslında bir değil onlarca sorun var. Bu sorunlardan biri, Suriye’ye dönük Türkiye’nin yanlış politikası sonlandığında göçmenlerin bir bölümü ülkelerine dönebilir. Ancak bir bölümü burada bir yaşam kurdu. Çok zor koşullarda da olsa bir işte çalışıp yaşama tutunanlar zorla gönderilemez. TKP Türkiye’de kalmak isteyenlerin hakları için mücadele edecek elbette. Bu mücadele Türkiye’de emekçilerin mücadelesinin bir parçasıdır. Ancak bir nokta daha var. Türkiye’nin Avrupa Birliği ile imzaladığı “Geri Kabul” Anlaşması’nın derhal yırtılıp atılması gerek. Bu anlaşma korkunçtur. Bugün göçmenlerin Türkiye’de yığılıp kalmasının nedeni de bu anlaşmadır. Göçmenlerin çok büyük bölümü Türkiye’yi bir geçiş ülkesi olarak görüyordu. Başka ülkelere gitmek isterken Türkiye’de kaldılar. Bunun sorumlusu Avrupalı emperyalistler ve AKP iktidarıdır.
“Yığılma” dediniz… Bu durumda göçmenlerin bir sorun yarattığını kabul ediyorsunuz?
Bunun bir sorun olduğu ortada değil mi? Bu insanlara hiçbir statü verilmiyor; uluslararası anlaşmalara uyulmuyor, güvencesiz bir biçimde çalıştırılıyor, çok kötü koşullarda barınıyorlar. Hak arama olanakları ellerinden alınmış. Ve elbette uyum sorunu yaşıyorlar. “Aman ne güzel çok kültürlülük” filan diye saçmalayacak durumda değiliz. Meseleyi bütün boyutları ile ele alıyoruz.
‘Bırakın kimliksizliği, cihatçıların bir bölümünün birden fazla pasaportu var’
Cihatçı yatağı olduğu ileri sürülüyor göçmenlerin… Bu önemli bir argüman değil mi?
Değil. Bakın Konferans’taki konuşmamda uzun uzun bu konuya değindim, başka arkadaşlar da anlattılar. Bir kere Türkiye’de cihatçılığın kökleri Türkiye içinde. Bu ülkeden çok sayıda cihatçı eski Yugoslavya’da, Çeçenistan’da ve Suriye’de çatışma bölgelerine gittiler. Yani cihatçı ihraç eden bir ülkeyiz biz. Elbette Suriye’den, Libya’dan, Afganistan’dan gelenler arasında bunlar var. Ancak bunlar zaten yeterli güvenceleri alan, korunan kişiler. Göçmenleri yolluyoruz dediklerinde bunlara bir şey olmaz. Örneğin ÖSO’dan bir ordu kuruldu zaten, onların statüsü var zaten. Güvencesiz göçmeni yollarsınız, şu ya da bu istihbarat örgütünün yönlendirdiği cihatçı burada kalır. Bırakın kimliksizliği, cihatçıların bir bölümünün birden fazla pasaportu var.
‘Partimiz bir aday çıkarmak için her şeyi yapacaktır’
Gazetecilerle yaptığınız toplantıda doğal olarak Cumhurbaşkanlığı seçimi de gündeme geldi. TKP’nin mutlaka aday çıkarmaktan yana olduğunu söylediniz. Sonra Zülal Kalkandelen sizinle yapmış olduğu görüşmeye ilişkin bazı paylaşımlarda bulundu. Şimdi bir Konferans düzenleyecek TKP. Bu konuda daha kapsamlı ve ayrıntılı bir karar alınacak mı?
Bazı gazetecilerle çok verimli, dostça bir sohbet gerçekleştirdik. Bu toplantılara devam edeceğiz. Zaten sık sık bir araya da geliyoruz. Hem güncel siyasete hem de tarihsel süreçlere ilişkin konuşuyoruz. Zülal Kalkandelen ile de çok keyifli bir görüşme yaptık. Biz parti olarak açık, dürüst bir biçimde kendi değerlendirmelerimizi kamuoyu, dostlarımız ve basın emekçileriyle paylaşıyoruz. Kuşkusuz bazen belli vurgular öne çıkıyor, sizin geçerken değindiğiniz bir konu beklediğinizden daha fazla ilgi çekiyor, spekülasyon konusu oluyor. Bunlar doğal. Ancak netlik sağlaması için söylüyorum, TKP’nin seçimlere ilişkin geçen yaz ve bu yılın başında gerçekleştirdiği konferanslarda alınan kararlar aynen geçerliliğini koruyor. Bu kararlarda ayrıntı yoktur, sağlam bir doğrultu vardır. Partimiz parlamento seçimlerine kendi siyasal varlığı ve kimliği ile girecektir. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ise emekçi halkın adayının çıkarılması gerektiğini defalarca söyledik. Bunu başka dost güçlerle birlikte yapmayı tercih ederiz, bu olmuyorsa, partimiz bir aday çıkarmak için her şeyi yapacaktır. Bunu söylediğimizde derhal şu soruyla karşılaşıyoruz: Ya ilk turda iki aday çıkarsa? Bir de devamı var: İkinci turda ne yapacaksınız? Bu sorulara kesin yanıtlar verilemez. Sadece nelere dikkat edeceğimizi söyleyebiliriz. Çünkü bizim şu andaki önceliğimiz bu topluma gerçek bir seçenek sunmak. İkinci turu neden şimdi tartışalım? Gazetecilerle yaptığımız toplantıda Millet İttifakı’nda Cumhurbaşkanı adayı ile birlikte bir kabinenin ya da ekibin de ilan edilmesinin mümkün olduğunu söylemiş ve bunun ittifakın içinde de sorun yaratacağını söylemiştim. Sayın Kalkandelen’in yazısında yer alan isimlerle ilgili değerlendirmelerimiz bununla ilgilidir. Açıkçası biz Millet İttifakı’nın göstereceği adaya göre pozisyon belirlemek yerine, Türkiye’nin bu iki ittifaka mahkum olmaması için uğraşıyoruz. “Erdoğan gitsin” duygusunu anladığımızı ve paylaştığımızı defalarca söyledik. Ancak bu duygunun ülkeyi yeni bir felakete sürüklemesine izin vermemek gibi bir sorumluluğumuz da var. Zor bir süreç, adım adım öreceğiz.
‘Bir doğrultuda, ilkelerde anlaşıldı’
Bu arada belli ilkelerde buluşan sol partilerin önümüzdeki döneme ilişkin güçlerini birleştireceği, bu konuda bir anlaşmaya varıldığı konuşuluyor. Siz de benzer bir açıklama yaptınız. Bu konuda bir gelişme var mı? Eğer anlaşma sağlandıysa bu kamuoyuna ne zaman açıklanacak?
Bir doğrultuda, ilkelerde anlaşıldı evet. Kuşkusuz bunun inceltilmesi, bir yol haritasına taşınması gerekiyor. Bunun için çalışmalar sürüyor, belli bir olgunluğa ulaşıldığında elbette kamuoyu ile paylaşılacaktır.
‘TKP yeni bir Türkiye kurma güç ve yeteneğini elde edeceği bir sürece girmektedir’
TKP bir yıllık zaman diliminde üçüncü konferansını topluyor. Bu konferansta neye odaklanılacak?
Üç yılda bir yapılacak kongrelerle siyasal hedef belirlenecek bir ülke değil Türkiye. Aslında bunu bugünkü dünya için de söyleyebiliriz. Sürekli değişen koşullar ve dengeleri gözeterek hareket etmek gerekiyor. Bunu yaparken bir rahatlığımız var; TKP program ve ilkelerini hiç sorgulamaksızın günceli tartışıyor. Yani, doğrultu tutarlılığımız yeni verileri değerlendirirken bize büyük kolaylık sağlıyor. Bu yıl işçi sınıfı içindeki çalışmalarımıza yoğunlaşacağız. Şu anda parti örgütlerinde tartışılmakta olan kapsamlı bir rapor var. Ancak konferansın tek konusu bu değil. TKP emekçi halkın devrimci bir program etrafında toplanarak yeni bir Türkiye kurma iddiasını ete kemiğe büründürecek bir siyasal ve örgütsel yol haritasıyla hareket edecek. TKP yurtsever bir partidir ve ülkemizin iflas etmiş, her tarafı dökülen bir toplumsal sisteme mahkum olmaması için programıyla, kadrolarıyla, felsefesiyle yeni bir Türkiye kurma güç ve yeteneğini elde edeceği bir sürece girmektedir. Bu anlamda Konferansımız 2023’e yalnızca bir seçim yılı olarak değil, Cumhuriyet’in kuruluşunun 100. yılında Sosyalizmin gerçek bir olgu olarak kendisini hissetireceği bir dönemeç olarak da değerlendirecektir.
Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı