Tabii ki, sarılmak insana iyi hissettirir ve birçok ‘sorunun’ üstesinden gelmemizi sağlayabilir.
Yalnız hissetmekten kurtulmak, iş yerindeki ya da okuldaki stresten uzaklaşmak gibi. Aynı zamanda eski bir dostla karşılaştığınızda ya da özlediğimiz birine kavuştuğumuzda özlem gidermek için de bu eylemi gerçekleştirebiliriz.
Yani, sarılmak insan ilişkilerinde önemlidir.
Hatta Japonya’da sarılmak bir mesleğe de dönüşmüş durumda. Japonya’da insanlara belirli bir ücret karşılığı sarılma hizmeti veren merkezler mevcut. Peki, bir insan neden başka bir insana sarılma ihtiyacı duyar ve başka bir insana sarılmak neden iyi hissettirir?
The Conversation’a dayandırdığı habere göre; sarılmanın insan ilişkilerinde önemli bir yeri olduğunu söylemiştik. Aynı zamanda sarılmak da dokunmanın bir çeşididir. İnsanların birbirlerine dokunmaları, bir çeşit sosyal anlaşma-ilişki yöntemidir. Dokunma üzerine yapılan araştırmalar da bunu doğrular nitelikte.
Dünya genelinde çoğu yerde benzer bir işleyiş var; İnsan ilişkilerinde samimiyetin derecesine göre, insanlar birbirlerine daha çok ya da daha az dokunuyorlar. Hatta dokunarak anlatmak istediklerimizi de karşımızdakine iletebiliyoruz.
Örneğin küçük bir çocuğa aferin demek için kafasını okşuyor ya da arkadaşımıza her şey daha iyi olacak demek için omzuna dokunuyoruz. Kucaklaşma konusunun da daha iyi anlaşılması için primat geçmişimiz üzerinde düşünmemiz gerek. Maymunlar ve apeler arkadaşlıklarını sosyal tımarlama ile oluşturur ve sürdürürler.
Bu tımarlama, deride ve tüylerin arasında kalmış çer çöpün temizlenmesi için kullanışlı olabilir. Fakat aynı zamanda bu tımarlama sırasında, tımarlanan canlı kendisini daha iyi hisseder. Bu davranışın tabii ki insanlarda da karşılığı var. Örneğin anneler çocuklarının saçlarını okşadıklarında çocukların hoşuna gidiyor ya da kuafördeyken saçımızla ilgilenilmesi ve karıştırılması bizi rahatlatıyor.
Sarılma içerisindeki küçük dokunuşlar da belirli sinirlerin uyarılmasını sağlıyor. Afferent c-tensel nöronlar yalnızca tüylü derilerde bulunurlar ve dokunma acı ve baskı ile ilgili bilgiyi ileten sıradan sinirlerden farklıdırlar. Afferent c-tensel nöronlar yalnızca ışığa ve yavaş dokunmaya tepki verirler. Bu nöronlar doğrudan beyin ile olan bağlantıları sayesinde endorfinlerin salınımını tetikleyebilirler.
Endorfinler ve nöropeptitler, beyindeki nöronlar tarafından birbirlerine sinyaller iletmek için kullanılırlar. Endorfinler acı kontrol sisteminin bir parçasıdırlar ve uyuşturucu-benzeri ağrı kesici etki yaratırlar.
Aslında endorfinler morfin gibi uyuşturucu hapların kimyasal akrabalarıdır fakat 2 noktada morfinden ayrılırlar: endorfinler ağrı kesici olarak morfinden yaklaşık 30 kat daha etkilidir, ve endorfinlere bizi yıkacak şekilde bağımlı olmayız.
Bu konu üzerinde yapılan bir çalışmada sarılmanın etkisinin çözümlenmesi için, araştırmacılar kısaca PET olarak bilinen bir beyin görüntüleme formu kullandılar ve insan gövdesine yavaşça dokunmanın beyinde ciddi endorfin cevabı olduğunu gösterdiler- tıpkı apeler ve maymunlardaki gibi.
Dokunmanın başka bir versiyonu olan sarılma da aslında primat tımarlamasının insan formudur ve ilişkilerimizi oluşturup düzenlememizi sağlar. Çünkü psikolojik acı hissetme durumunda işleyen beyin bölgeleri ile fiziksel acı hissedilirken işleyen beyin bölgeleri aynıdır.
Endorfinler de fiziksel ve psikolojik acının dindirilmesini sağlar. Bu sebeple ağlayan birisine sarılmak onun için oldukça rahatlatıcıdır. Endorfinler aynı zamanda beynin ödül ile alakalı böglelerini de çalıştırırlar. Bu da insanların bu davranışı tekrarlamalarını sağlar.