‘Mucize Doktor’ dizisinin başrolü Ali Vefa’ya hayat veren başarılı oyuncu Taner Ölmez, Türkiye’nin ilk ve tek dizi kültürü dergisi Episode Dergi’nin Kasım-Aralık 2019 sayısının kapak konuğu oldu.
Ünlü oyuncu kariyeri ve özel hayatı hakkında ilk kez bu kadar açık ve net konuştu.
Mucize Doktor, ilk bölümünden beri en çok izlenen dizilerden biri, dizi hikayelerinin çok durağanlaştığı bir dönemde böyle bir dizi yayına girdi. Sizce sektörün ve izleyicilerin yaklaşımını nasıl değiştirecek ya da nelere neden olacak bu dizi?
Dünyada yapılan farklı tarzlardaki dizileri dijital platformlardan beğeniyle izlerken bunu kendi projelerimize, kendi televizyonlarımıza da uygulamamız gerektiğini düşünüyorum. Yavaş yavaş olacaktır, birden olmaz ama Mucize Doktor öncü oldu diyebiliriz. Hem izleyicilere, hem yapımcılara, hem kanallara hem de oyunculara farklı işler yapmak konusunda cesaret verdiğini umuyorum.
Yapılan yorumlar neler düşündürüyor size, nasıl yorumlar alıyorsunuz son dönemde? En dikkat çeken yorumlar neler oldu? Herhalde otizmli bireyler ve ailelerinden gelen yorumlar biraz daha önemli.
Aslında onlar oldu. Çok güzel bir hikaye yaşadım. Dizinin birinci bölümü yayınlandı, 10 buçuk, 11’de bitti, uyudum. Sabah 8 gibi uyandım ve sete gittim. Araba beni sete bıraktı, arabadan indim, on adım attım, yanımdan koşarak bir adam geçti. Sonra geri döndü. 40-45 yaşlarında. “Kardeşim, ben neden koşuyorum biliyor musun? İşe geç kaldım, senin yüzünden. Otizmli bir kızım var, diziyi izledim, sonra tekrarını izledim, uykularım kaçtı” dedi. Yani birinci bölüm yayınlandıktan sonra setten herhangi bir kişiyi bile görmeden ilk gördüğüm insan, yanımdan koşarak geçen, otizmli kızı olan bir babaydı. Enteresan bir hikayeydi benim için. Ondan başka da aldığım mesajlar, karşılaştığım insanlar, bu örneğe yakın çok örnek gördüm. En fazla etkileyen bunlar oldu tabii. Ayrıca ilkokul ya da ortaokul öğrencilerinin okulda doktorculuk oynadıklarına şahidim. Çocuklardan biri Ali oluyor ya da Ali’yi oynatacak kimseyi bulamıyorlar, onu ağaç yapıyorlar, diğerleri Ferman oluyor, Nazlı oluyor, bir şekilde oyun oynuyorlar. Araştırıyorlar, soruyorlar. Google’da trendler arasına savant sendromu, otizm kelimeleri girmiş. O kadar mutlu edici şeyler ki bunlar. Aslında amaca ulaşmışız işte. Bundan daha güzel bir şey olabilir mi? Amaca ulaşmışız, istediğimizi başarmışız. Tepkiler çok güzel.
Şu ana kadar oynarken ya da izlerken en etkilendiğiniz sahne?
5. bölümdeki bir sahne. Ali Vefa’nın abisine yarım kalan bir vazifesi var. Bir kitap var, Şeker Portakalı. Tamamını okumuş ama son sayfasını okuyamamış. Bu, beni çok etkiledi, zaten kitabı da çok severim. Hangisine benzeteyim bilemiyordum Ali Vefa’yı. Acaba Şeker Portakalı’na mı, Küçük Prens’e mi? Gezegen gezegen dolaşıyor çünkü, Ferman’ın gezegenine gidiyor, Nazlı’nın gezegenine gidiyor. Acaba hangisi diye düşünüyordum. Senaristler, bunu yazdılar 5 bölümde. O son sayfayı okumak benim için çok değerliydi. Tam olarak öyle olmasa da sonuçta abisine benzeyen bir çocuk geliyor ve Ali öyle bir şey hissediyor. O çok değerliydi.
Çok çalışkan bir oyuncusunuz. Çok kafa yoruyorsunuz belli ki, bir projeyi kabul etmeden önce de kabul ettikten sonra o karakteri doğru çıkartabilmek için de…
Her işte, her konuya onu tartarak, her yanını düşünerek yaklaşmaya çalışıyorum. Gelen dizi, tiyatro, reklam olsun fark etmez onu elime alırken kırk kere düşünürüm. Şu oyun güzel, evet, ne anlatıyor, derdi ne, derdi var, gündeme oturuyor, tamam. İçi dolu, temeli sağlam işler yapmak istiyorum çünkü hayatımda. Çalışma kısmına gelince, aslına bakarsan siz burada bir çekim yaptınız, bunun öncesinde oturup çalıştınız değil mi? Ne olabilire baktınız, ben niye bakmayayım? Bir futbolcu bir gün maç yapıyor, beş gün antrenman. Ben niye antrenman yapmayayım? Başka türlü kendimi nasıl sıcak tutabilirim ki, nasıl konuşabilirim? Nasıl bir yükseltinin üstüne çıkıp insanlara, bir dakika kardeşim, kralı oynuyorum, en iyi kralı oynayacağım şimdi size diyebilirim? Onun için çalışmak gerekiyor, başka türlü bir yaparsın, üç yaparsın dördü yapamazsın.
Birkaç sene önce bir röportajda “Acelem yok, sakin ve emin adımlarla ilerleyeceğim” demişsiniz. Buradan yola çıkarak 20 yıl sonra Ali Vefa sizin oyunculuk kariyerinizde nasıl bir yerde duracak?
Unutursunuz ama hatırlatırım size. Aa, bu çocuk bunu da oynamıştı, dersiniz. Çünkü seyirci her şeyi unutur. Unuturlar ama ben bir şekilde hatırlatırım onlara. Sonuçta Medcezir’de izlediler beni. Medcezir çok izlendi ama onu kafalarından sildim. Uzun bir ara verdim, o tarz bir şey yapmadım. Bu çocuk böyle devam eden bir çocuk değil deyip sildiler kafalarından. Benim görüşüm öyle… Tam durdu, durduğu andan itibaren ben artık tekrar başladım, bir şeyler yapmalıyım demeye, evrene yolluyorum enerjiyi. İyi niyetle o bir şekilde beni buluyor ve yine bulacak. Bundan 3-4 sene sonra yine bir şey gelecek. Yine normal bir şey oynamayacağım bu arada. Zaten bundan sonra herhangi bir işte oynasam yine farklı gelecek ama yine de farklı bir şey bekleyeceğim.
Hep enerjik ve pozitif görünüyorsunuz, tam tersi modunda nasıl oluyorsunuz?
Sessiz oluyorum. Susarım.
Kolay sinirlenir misiniz?
Yok ama susarım. Görmezden gelirim. İleri bir durumsa yok ederim. Sen yokmuşsun gibi davranırım. Seni öyle silerim. Sana kızmam zaten çok zor. Kızabilirim, onun üzerinde bir tane daha kapı var, o kapıyı da kırarsan seni silerim. Ortamda seni görmem. Seninle hiç konuşmam. Senin zaten bu kapıyı kırmak için çok kötü bir şey yapman lazım bana ya da çevremdeki birisine. Haksızlığın dibine vurursan, bu yanlış değil ama haksızlığın dibine vurmuşsan. Gerçekten kötü birisini görürsem, kötü olduğunu da anlarsam onu bir güzel silerim hayatımdan. Bu nedenle görüşmediğim insanlar var. Kalbini kırmam, üstüne gitmem, onu şikayet etmem, rencide etmem, hiçbir şekilde ona bulaşmam ama koparım. Bana güzel geliyor, iyi bir çözüm. O öyle diyorsun, benim hayatımda yeri yok diyorsun. Düşünmeyelim diyorsun. Çözüm bu.
Canlandırmayı çok istediğiniz gerçek bir karakter var mı?
Marlon Brando’yu oynamak isterdim. Bir kere şimdiye kadar yaşamış en karizmatik aktör. (Güler). Şaka bir yana müthiş yeteneği, inanılmaz kariyeri, sıradışı hayatıyla hayranlık ve saygı duyduğum bir aktör.
Bu yoğunlukta pek mümkün değildir ama sorayım, bu sezon ya da önümüzdeki sezon tiyatro ya da film projesi var mı?
Şu anda hiçbir şey yok. Şu anda yapabildiğim tek şey bu dizide çalışabilmek. Şu anda başka hiçbir şey düşünemiyorum. Yok ama olsa da beni biraz tanıyorsan öyle kolay kolay yapmam. Yaza da bir şey atayım kafasında değilim. Bakarım, özelse, güzelse ona girerim artık yoksa girmem.
Kamera arkasına dair hedefleriniz var mı?
İleride gerçekten olabilir çünkü kafamda bazı hikayeler var, kimse de yapmıyor, bendeki fikirler büyük risk şu anki şartlarda. Zamanı gelince dillendireceğim bunları. Yapılmıyor ve yapılmayacak, bundan da eminim. Ama deneyeceğim, onlar olacak, o zamana geleceğiz.
Ne çekse izlerim dediğiniz yönetmen var mı?
Tarantino. Ben çok seviyorum o adamı, mükemmel bir adam, hem çok iyi bir oyuncu, fırlamanın önde gideni o.
TANER ÖLMEZ
Röportaj: Özlem Özdemir
Fotoğraf: Ozan Balta
Mekan: Feriye
Sanat Yönetmeni: Cansu Özcömert
Moda Editörü: Taylan Gül
Makyaj: Banu Aksungur – No3 Hair Make Up Studio
Saç: Taner Kuyu – No3 Hair Make Up Studio
Moda Editörü Asistanı: Dilara İlçin